David Bowie’ye Karşı Koyabilene Aşk Olsun: Labirent
“Çok az şey istiyorum. Sadece benden kork, beni sev, söylediklerimi yap, ben de senin kölen olayım.”
Cinlerin Kralı’nın size bu teklifle geldiğini düşünün. Sonra da bu kralın, 80’lerde en güzel dönemlerini yaşayan, tapılası güzellikte David Bowie suretinde olduğunu düşünün. Kulağa karşı koyulmaz bir şey gibi geliyor, değil mi? (Ehem, ben karşı koyabileceğimi sanmıyorum)
On altı yaşındaki yalnız ve sorunlu ergen Sarah’ın günün birinde kendi hayaller âlemine esir oluşunu ve küçük kardeşini Cinlerin Kralı (Goblin King) Jareth’a kaptırışını konu edinen Labyrinth (şimdilerde ismi yeni nesil kitaptan uyarlama filmlerle karışsa da, karıştıran gazabımdan korksun ki, Türkçesi de Labirent’tir) sinema tarihinin en efsanevi, en kültleşmiş filmlerinden biridir. Film ilk olarak, The Muppets ve Sesame Street (evvet, Susam Sokağı) yaratıcısı, güzel insan Jim Henson’ın fikirleri ve Brian Froud’un tasarımları sonucunda şekillenmeye başlamış. Daha sonra da, 1984 senesinde, Brian Froud’un çizimlerinden esinlenerek Terry Jones’un kalemiyle senaryoya aktarılmış. Kuklalar, Jim Henson’ın Yaratıklar Dükkânı’nda (Jim Henson’s Creature Shop) üretilmiş; hikâye ise Laura Phillips, George Lucas (bu kısım dikkatleri çekecektir), Dennis Lee ve Elaine May gibi isimlerin kalemiyle de zenginleştirilmiş. Sonrasında, Jareth the Goblin King rolü için biçilmiş kaftan olan David Bowie bulunmuş, böylece müzikler de halledilmiş. Bir de Sarah rolüyle, daha o yaşta çok yetenekli bir oyuncu olacağının sinyallerini veren Jennifer Connelly ile o mükemmel uyum sağlanmış. Filmde bahsi geçen iki isim haricinde geri kalan neredeyse herkes kukla olduğu için, başta Frank Oz (kendisini Master Yoda’nın ve Miss Piggy’den tutun da Kurabiye Canavarı’ndan Büdü’ye kadar birçok Muppets karakterinin sesi olarak tanıyoruz) olmak üzere birçok yetenekli seslendirme sanatçısının ve birbirinden muazzam şekillerdeki kuklaların neşeli performanslarıyla baş başa kalıyoruz.
Film, genç Sarah’ın elindeki Labirent isimli fantastik kitabından seçmiş olduğu karakterin sözlerini ezberleyerek, kendi fantezi dünyasında oynadığı oyundan bir sahneyle başlar. Ancak babası ve üvey annesi onu sürekli gerçek dünyaya çekmekte ve her hafta sonu ondan dışarı çıkarlarken henüz küçük bir bebek olan sevimli kardeşi Toby’ye bakmasını istemektedirler. Yine böyle bir akşam, kızımızın yoğun bir şekilde karşı çıkmalarına aldırmadan, küçük bebeği beşiğinde bırakarak giderler ve Sarah Toby’yi bir türlü sakinleştiremez. Ona kitabından dizeler söyler ve bıkkınlıkla, Cinlerin Kralı’nın onu almasını ister. Onun dileğini doğru sözlerle dile getirmesini bekleyen cinler ve kralları Jareth, Sarah’ın ağzından kendilerini çağıran sözleri işitir işitmez dileğini gerçekleştirirler. Beyaz bir baykuş olarak içeri giren Jareth, burada nefes kesici görünümüne bürünür ve Sarah’a, 13 saat içinde labirent içerisindeki şatosuna gelip kardeşini kurtaramadığı takdirde, onu da cinlerinden birine çevireceğini söyleyerek gider. Yola nereden başlayacağını bile bilemeyen Sarah’ın önünde devasa bir labirent ve birbirinden oyunbaz yaratıklarla dolu farklı bir dünya vardır.
Labirent Jim Henson, Brian Froud ve Terry Jones gibi isimlerin yarattığı, George Lucas gibi bir ismin sahiplendiği, Frank Oz ve David Bowie gibi sanatçıların performanslarıyla katkıda bulundukları, eşine zor rastlanan yapımlardan. Genç Sarah’ı oynamak için, 1984 ve 1985 senesi boyunca devam eden seçmelere Helena Bonham Carter, Sarah Jessica Parker, Marisa Tomei ve Laura Dern gibi günümüzün birçok ünlü aktristi katılmış, nihayetinde Jim Hanson’ın pek hoşuna giden Jennifer Connelly galip gelmiş. Jareth karakteri içinse, önce diğer cinleri gibi bir kukla yapılmak istenmiş fakat kısa sürede bu fikirden vazgeçilmiş. Etkileyici bir aktör olarak da Sting, Prince, Mick Jagger ve Michael Jackson gibi yıldızlar düşünülmüş, ancak gerek seksapeli, gerek olgunluğu, gerekse bir nevi insana rahatsızlık veren o benzersiz görünümü ve tavırlarıyla David Bowie’de karar kılınmış ve kendisi de ikna edilmiş (Bu arada David Bowie’nin, şatosunda esir tuttuğu minik Toby ile ilişkisi çok içten, ufaklığı gerçekten çok sevdiği, onunla çılgınca oynamasından belli oluyor). Sonuç elbette mükemmel olmuş.
Jareth’ın sevgili cinleriyle, hangi büyüyü kullanacağını düşünürken giriştiği şu anlamsız sohbet ve sonrasında gelen Magic Dance sonrasında hangi ölümlü, Bowie’ye karşı koyabilir ki? Sohbet şöyle başlar:
Jareth: You remind me of the babe.
Goblin: What babe?
Jareth: The babe with the power.
Goblin: What power?
Jareth: The power of voodoo.
Goblin: Who do?
Jareth: You do.
Goblin: Do what?
Jareth: Remind me of the babe
Hayal dünyalarına ve yarattıkları eserlere birçoğumuzun güveninin bu denli tam olduğu bir kadro kolay kolay bir araya gelmez. Vaktiniz varken, geç kalmadan Labirent’i izleyin. Keyifli seyirler.