Deadpool 2: Beyaz Perdenin En Eğlenceli Anti Kahramanı
Uzun zamandır eğlenceli bir anti kahraman yapımı bekliyorduk, yani uzun zamandır derken iki senedir falan… Evet, Marvel evreninin en eğlenceli ve en sıra dışı anti kahramanı Deadpool hayatımıza gireli iki sene olmuş! İlk film ile beklentileri yükselten Deadpool’un ikinci filmini beklerken kafamda binlerce soru işareti vardı. Dedim ki “Lütfen beni hayal kırıklığına uğratma, seni iki senedir bekliyorum!”. Ve sinemaya geldiği ilk gün koşa koşa gittim. Peki, beklediğime değdi mi? Kesinlikle, çünkü o benim bebeğim! O zaman SPOILER içeren yazıma başlıyorum, maximum effort!
Wolverine’i Öldüren Stüdyodan…
Atomic Blonde ve John Wick filmlerinden hayran olduğumuz David Leitch’in yönetmenliğini yaptığı Deadpool 2’nin senaryo yazarlığını ilk filmdeki gibi Rhett Reese ile Paul Wernick beraber yapmışlar. Tabii bu yazar ikilisine bu sefer Ryan Reynolds da dahil olunca, kendisinin o eğlenceli karakteri ile Wade Wilson bir uyum yakalamış diyebiliriz. Zaten hepimiz biliyoruz ki Ryan Reynolds sıkı bir Deadpool hayranı ve bu karakterin beyaz perdeye aktarılması için çok çabalamıştı.
Daha filmin ilk açılış sahnesinde “John Wick’teki köpeği öldüren adamlardan biri tarafından yönetilmiştir” şeklinde ince bir giriş yapılıyor. “İşte beklediğimiz anti kahraman!” diyerek gülmeye başlamışken birkaç dakika içinde sevgili Vanessa’nın ölümü ile karşılaşıyoruz. Ya, anlatsanıza neden? Bu sene karakterleri öldürmek moda oldu galiba sevgili Marvel? Bak aklıma yine Avengers: Infinity War geldi, yemin ederim ağlayacağım şimdi. Allah sizi kahretmesin.
Vanessa ile mutlu bir aile tablosu hayal ederken birden onu kaybetmenin zorluğu ile başa çıkmak zorunda kalan Wade Wilson, klasik bir anti kahraman suçluluk psikolojisi ile, her şeyin suçlusunun kendisi olduğunu düşünmeye başlıyor. Daha sonra, bir X-Men üyesi olmak için çabalamaya başlayan karakterimizin yolu Firefist ve Cable ile kesişiyor. Vanessa ile hissetmek istediği fakat elinden alınan aile sıcaklığını arkadaşlarında arayan Deadpool, X-Force ekibini kurarak bizleri easter egg tadında sahneler ile baş başa bırakıyor. Böylelikle, stüdyonun gelecek planında Deadpool 3 yerine bir X-Force projesi olduğuna kesin gözüyle bakmaya başlıyoruz. Sonuçta Deadpool karakteri bir mutant ve X-Men evreninde geçiyor, bunun da hakkını vermek gerekiyor.
Dördüncü duvarı yıkarak bizlerle konuşan ve yaptığı göndermeler ile güldüren Deadpool, bu sefer kesinlikle yalnız değil. Bu yapımda birçok yeni karakter ile karşılaşıyoruz, benim favorim ise Cable ve Domino oldu tabii! Madelyne Pryor ve Cyclops’un oğlu olan Cable, Apocalypse tarafından vücuduna yayılmış tekno-organik virüs sebebiyle mutant bir karakterdir. Çizgi romanda olduğu gibi filmde de biyonik zırhı, telepati ve telekinezi yetenekleri, zamanda yolculuk edebilme, bunların yanı sıra silah kullanma ve dövüş becerileri ile karşımıza çıkıyor. Terminatör gibi olmuş yani! Avengers: Infinity War filmindeki mükemmel Thanos performansından sonra Josh Brolin bu sefer de Cable’ın hakkını vermiş desek hiç de yanlış olmaz.
Cable olmadan bir X-Force takımı düşünemeyiz evet, peki ya Domino? Gerçek adı Neena Thurman olan ve Project: Armageddon ile süper güçlerini elde eden Domino da Cable gibi iyi bir nişancı ve dövüşçü. Süper gücü ise olasılıkları bükebilmesi, yani her zaman şansı yaver gidiyor. Görünüşü ne kadar çizgi romandakinden farklı olsa da filmde Zazie Beetz tarafından canlandırılan Domino başarılı bir femme fatale karakteri olmuş diyebilirim.
Filmdeki olay örgüsü ise Julian Dennison tarafından canlandırılan Rusty Collins, yani Firefist karakterinin etrafında dönüyor. Pyrokinezi yeteneği sayesinde düşünce gücü ile ısı yaratabilen bu genç mutant, Cable’ın gelecekten gelmesinin sebebi. Genç ve tecrübesiz olduğu için karakter olarak çok dikkatimi çekmedi açıkçası, ancak Deadpool ile diyalogları çok eğlenceliydi.
Negasonic Teenage Warhead, Colossus, Dopinder, Blind Al ve Weasel ise ilk filmden tanıdık yüzlerdi. Ama kadroda birçok yeni karakterlerimiz de var tabii. Deadpool’un deyişiyle “Negasonic Teen-longest name ever”, bu sefer sevgilisi ile aksiyona dalıyor. Biliyorsunuz ki çizgi romanlarda LGBT odaklı çok karakter var, bu yüzden Warhead’in yanında Yukio’yu gördüğümüze çok da şaşırmadık. Bir diğer karakterimiz ise Juggernaut oldu, sürpriz gibi sürpriz! Colossus ile aşırı komik bir dövüş sahnesi vardı, Deadpool’un da dediği gibi “Çok CGI anneciğim!”
X-Force ekibini oluşturan diğer yeni karakterlerimiz ise Bedlam, Peter(?), Shatterstar, Zeitgeist ve Vanisher. “Tamam ya bu karakterler de çok iyi olmuş helal olsun be!” derken yine bir Avengers: Infinity War travması yaşadım. Gerçi Vanisher’ın oyunculuğunu çok da göremedik ama… Ya ne var Deadpool aynı espriyi yapınca gülüyorsunuz ama! Şaka bir yana, Vanisher’ı aslında kimin oynadığını yakalamak için asla ama asla gözlerinizi kırpmamanız lazım, yoksa o sahneyi kaçırırsınız!
Gönderme Vaar!
Espriler şakalar demişken, ilk filme göre bu ikinci filmin senaryosunda daha fazla gönderme olduğuna dikkat ettim. Bir süper kahraman, daha doğrusu bir anti kahraman, filminden daha çok bir komedi filmi gibi olmuş. Karakterler başarılı olsa da senaryo biraz zayıf kalmış, ki zaten Deadpool’un kendisi de “Senaristler çok tembel!” esprisi yapıyor. Fakat bunun dışında hem DC hem Marvel hem de günümüz popüler kültürü dahil aklınıza gelebilecek her şeye bir gönderme yapılıyor.
Benim en çok güldüklerimden biri Deadpool’un X-Mansion’da Profesör X’in tekerlekli sandalyesiyle dolaştığı sahneydi. “Burada neden başka mutant yok?” derken arkada Deadpool’a görünmemek için sessizce kapıyı kapatan X-Men karakterlerini birkaç saniyeliğine gördüğümde “Yok artık!” oldum ve bir kahkaha patlattım. Deadpool’un Cable ile karşılaştıkları sahnede ise şaşkınlığa düşen Cable’ın “Sen kimsin?” sorusuna “Batman!” diye cevap vermesi ve Cable’a “Çok karanlık, DC evreninden olmadığına emin misin?” diye tepki vermesi gerçekten efsaneydi ya!
Marvel’ın bizlere alıştırdığı post-credits sahneleri sayesinde film bittiği zaman koltuktan kalkmak istemez olduk, hatta ben o kadar alıştım ki bıraksanız her filmin sonunda oturacağım. Durum böyle olunca biz de “Deadpool’da post-credits sahnesi var mı?” diye sorduk ve tuhaf bir cevap aldık: “Var, ama tam olarak yok gibi”.
Bir sonraki yapımda neler olacağı hakkında easter egg’ler görmek istediğimiz bu post-credits sahneleri bu sefer çok da amacına uygun kullanılmamış. Aksine “Bakın siz klasik bir MCU filmi izlemediniz, Deadpool’u izlediniz, o yüzden alın size şaka!” tarzında bir post-credits sahnesi kurgulamışlar.
Hatırlarsınız ki filmin sonunda Cable, Deadpool’un hayatını kurtarmak için son kalan zaman yolculuğu hakkını kullanmıştı. İlk post-credits sahnesinde de Negasonic Teenage Warhead ve kız arkadaşı Yukio bu cihazı tamir ediyorlar ve sonuçlarının farkında olmadan Deadpool’a veriyorlar.
İkinci sahnede ise Deadpool bu cihazı kullanarak sınırsız zaman yolculuğu yapmaya başlıyor ve eğlence işte tam da burada başlıyor! İlk önce ölen kız arkadaşı Vanessa’yı ve daha sonra mahvolan X-Force ekibinden Peter’ı kurtarıyor. Sonra film dışına çıkıyor ve birden X-Men Origins: Wolverine’de buluyoruz kendimizi. “Geçmişteki hatalarımı düzeltmem gerekiyor.” diyen Wade Wilson, bu sahnede ağzı dikişli Deadpool karakterini birkaç el ateş ederek öldürüyor, Wolverine şok tabii. Son olarak da o rezil Green Lantern senaryosunu elinde tutan Ryan Reynolds’un kafasına sıkıyor. Yani anlayacağınız, film bitmiş olsa da deli gibi gülmeye devam ediyorsunuz.
Avengers: Infinity War ve Han Solo: A Star Wars Story filmleri arasında kalmasına rağmen iyi bir giriş yapan Deadpool 2 beklentilerin karşılığını bence kesinlikle aldı. Zaten uzun zamandır sosyal medyada birçok PR çalışması ile karşılaşıyorduk, buna Céline Dion ile oynadığı müzik klibi, kanser farkındalık çalışmaları, Russo kardeşler için yazılan spoiler uyarı mektubu, afişler ve fragmanları olarak örnek verebiliriz. Yani, sizi bilmem ama benim her günüm bir Deadpool haberi ile geçiyordu. Diğer süper kahraman filmlerinin ciddiyetinin yanında, kendisinden asla ama asla bir ciddiyet beklemediğimiz ve sorgulamadan sadece eğlenmek için izlediğimiz Deadpool, bizlerin yine yüzlerini güldürdü. Bu yüzden ben filmden çok keyif aldım, tekrar izleyeceğime de eminim. Siz de izleyin sevgili geekler!