Exodus: Tanrılar ve Krallar ya da Musa’nın Çilesi
Bu arada çok alakasız olarak başka bir konuya değinmek istiyorum: Filmdeki en büyük eksilerden biri, zaman kavramının bize Christian Bale’in uzayıp kısalan sakal ve saçı ile anlatılmaya çalışması. İzleyince göreceksiniz, saç sakal sürekli bir uzayıp bir kısalıyor bu da oluşturacağı zaman kavramını aksine çorba ediyor.Bir diğer güvendiğim kale olan Ben Kingsley ise bir görünüp bir kayboluyor filmde tıpkı Weaver gibi. John Turturro zaten ilk on dakikadan sonra hakkın rahmetine kavuşuyor. Benim oyunculuk ile övebileceğim filmde ki tek isim; Joel Edgerton’dır. Kendisi sanki gitmiş Firavun olmuş ya da bir ülke yönetmiş de gelip rolü oynamış. Arkadaş o nasıl bir ego’dur, o nasıl bir psikopatlıktır, dengesiz ve kuşkucu manik depresif hükümdar portresini bu kadar güzel çizemez başka biri.
Birde Tanrı’yı oynayan çocuğa dikkat edin. O çocuğu nereden bulmuşlarsa daha çok iş çıkacak o veletten.
“Tanrı Seslendi; Sular Şarap Gibi Kırmızı, Kan Gibi Acı Olacak!”
Böyle baktığınızda filmin bir derdi varmış da buraları hızlı hızlı geçiştirmeye çalışıyormuş izlenimi hissediyorsunuz. Zaten kokusu da bir buçuk saat sonra ortaya çıkıyor. Exodus ile alakalı şunu söyleyebilirim; görsel efektler muazzam. Mısır’ın on felaketi öyle sert ve gökemli bir şekilde başlıyor ki, deyimi tam yerinde kullanarak söylüyorum sizi koltuklarınıza çiviliyor. Hani yukarıda saydığım oyuncuların kaşesinin en kötüsünün 5 milyon dolar olduğunu sayarsak, bütçenin büyük bir kısmının görsel efektlere gitiğini görebilirsiniz. Kurbağaların şehre girip veba bulaştırdığı felaket bence en muazzamıydı. Kullanılan hayvan maketleri gerçeğini aratmıyor adeta, çekirge istilasında adeta bir BBC ustalığı görebilirsiniz. Ve tabii en sona saklanan en muazzam sahne (görsel efekt olarak başarılı, ama benim fikir olarak zayıf bulduğum sahnedir). denizin ikiye yarılması. Şunu öğreniyoruz ki; görsel efekt denen şey gerçekten çok başka bir hal almış. Ben monitörden izlerken gerildim, bir de sinemada izleseydim kim bilir nasıl tırsardım o sahnede.
Son Söz
Sonuç olarak; Exodus kötü bir film değil, vasat hiç değil. Sadece dini ve tarihi bir hikayeden blockbuster çıkmayacağının kanıtı. Tabii bir de şu var: Senaryo bu kadar içi boş bırakılmamış olsa, karakterlere daha detay girilmiş olsa, kurgu daha sağlam ve oturaklı “olsaydı” son yılların Gladyatör ve Cennetin Krallığı’ın dan sonra yapılmış en epik filmini izlemiş olurduk. Fakat bu hali ile keyifli hatta güzel bir seyirlik, üstelik uzun süresine rağmen sıkmıyor bile. Conselor ile ne kadar bocalamış olsa da bu adam Orta Doğu’da film çekmeyi biliyor.
Merak etme Ridley, biz seni bir gün değil her gün sevdik zaten.
Son olarak şunu söylemek istiyorum: Eğer çok daha iyi bir anlatım istiyor, müzikal ve animasyonu seviyorsanız Exodus’u izlemeden önce tavsiyem “Prince Of Egypt”i izlemenizdir. Hatta şiddet ile tavsiyemdir.
ÖNEMLİ NOT: Yazının en başında ki film sırası kronolojik sıra değildir, yazarın yani benim izlediğim sıradır.