Geç Olsun Güç Olmasın – Terminator
Sıfırdan film gözlemleme makinesini ayağınıza getiriyoruz! “Öyle bir teknoloji olsa ki, şu izlediğim filmleri unutturup sıfırdan izleme şansım olsa, şu an ne tepkiler vereceğimi görebilsem” mi diyorsunuz?
Hayat telaşesi içinde yapmayı ertelediğimiz, atladığımız ve unuttuğumuz pek çok şey var. Benim hayatımda da “Şu sınav geçsin”, “Şu tez bitsin”, “Tatilden döneyim de..” diyerek izlemeyi ertelediğim bir sürü film var. Fakat bu filmler öyle kenarda köşede kalmış filmler de değil; herkesin belki de ikişer üçer kez izlediği, televizyon kanallarının en az iki üç kez yayınladığı, henüz izlemediğimi söylediğimde karşımdaki insanlarda “Yok artık!” ifadesi oluşturan filmler.
Nihayetinde artık zamanı geldi! Oturdum ve daha fazla ertelemeden izlemeye başladım. Yazılarımda filmleri özetlemektense, elimden geldiğince filmin bana hissettirdikleri ve düşündükleri üzerinde durmaya çalışacağım. İlk filmler Terminator serisine ait. Başlamadan önce belirtmem gerekiyor, Terminator serisine ait zaplama esnasında edindiğim bölük pörçük birkaç sahne vardı aklımda; yani tamamen sıfır değildim ama sıfıra oldukça yakındım. Aradaki müthiş boşluğu tamamlamak şimdiye kısmetmiş. Bakalım bu güne dek neler kaçırmışım?
Bir Dönüşüm Hikayesi: Sarah Connor
Öncelikle aksiyon filmlerinin büyük bir fanatiği olmadığımı belirtmem gerekiyor. İlk filme başlarken aklımda “Birbirini döven kas yumaklarından başka şeyler de olsa bari.” demiştim kendi kendime. Düşüncemin yersizliği, 2029 yılını tasvir eden görüntülerle birlikte kanıtlanmış oldu. İki küçük kızın yanan televizyon önünde oturup ısınmaya çalıştığı kısımda insanların makineler karşısındaki çaresizliği ve umutsuzluğu o kadar iyi yansıtılmış ki, o karanlık dönemi iliklerime kadar hissettim –ki bizzat robotların gelecekte bizi yerle yeksan edeceği korkusuna sahibim.
1984 yılında çekilen filmde kullanılan efektleri bu zamanınkilerle karşılaştırmak büyük haksızlık olur ama tabi ki T-800’ün dünyaya iniş sahnesinde “Aman ya rabbi!” demiş bulundum. İlk film, Sarah Connor’ın garson kızdan kurtarıcı anneye dönüşümünün hikayesini anlatıyor, nispeten daha kısa bir film olmasına rağmen bu dönüşüm seyirciyi ikna eder bir biçimde yansıtılıyor.
Mizah Duygusuna Sahip Bir Terminator
İkinci filmde ise ilk filmde küçük de olsa mevcut olan romantizm yerini komedi unsuruna bırakıyor. John Connor T-800’e nasıl havalı olunacağını öğrettiği ve T-800’ün bunları kullandığı sahnelerde çok eğlendim. Ve sonunda “Hasta la vista, baby” nereden geliyor anlamış oldum! T-800 ile John Connor arasındaki baba-oğul ilişkisinde eğitici rol zaman zaman büyükten küçüğe geçiyor. Terminator dendiği zaman aklımda beliren sahnenin de bu filme ait olduğunu artık biliyorum!
Filmlerle ilgili diğer kişilerin neler yazdığına ve düşündüğüne hiç bakmadığım için belki de bu sahne diğer insanlar için önemli ya da belirleyici bir sahne değildir ama Sarah Connor’ın rüyasında gördüğü park sahnesi beni gerçekten etkiledi. Bir de tabi ki düşman terminatörün şekilden şekle girebilmesi “Nasıl yok olacak ki bu?!” sorusunu aklıma getirdi. Şahsen tavırları ve mimikleriyle en favori düşman olarak kendisini seçtim.