Ghostbusters: Kadınlarla Daha Komik, Daha Zevkli
Sağlam Ghostbusters hayranlarının gözünden kaçmamıştır, ancak hatırlatmak amacıyla bu anları birer kez anmak istiyorum: İlk olarak merhum Harold Ramis’in heykelini görüyoruz. Ben hayalet olarak tasarlarlar diye beklemiştim ama bu ayrıntı da hoşuma gitti. Daha sonra eski filmin starı Bill Murray’i, paranormal alanlarda çalışmalarıyla bilinen efsanevi bir kişilik olarak görüyoruz ki role cuk oturmuş. Hatta ilk filmdeki karakterinin vurdumduymaz havasına da çok yakın bir yorum olmuş. Taksi şoförü olarak gördüğümüz Dan Aykroyd’un ardından, eski sekreterimiz Annie Potz’u bir resepsiyonda çalışırken görüyoruz, finale doğruysa Patty’nin cenazeci amcası Ernie Hudson ve creditler akarken Sigourney Weaver’ı görmemiz ile birlikte bir hayran olarak mutlak doyuma ulaşıyoruz. Zaten filmde hem danışman hem de yapımcı olarak yer alan bu ekibe son bir kez saygı duruşu yapılması bile filmin verdiği coşkuyu kat kat arttırıyor.
Yeni kadro ise-tıpkı ilk filmdeki gibi- çekirdek ekibi kurarken Saturday Night Live’dan (SNL) oyuncuları kullanarak, filmin aradığı o ruhu bir güzel filmine yerleştiriyor. Paul Feig gibi kadınlarla güldürebilen filmler çekebilen bir isimle anlaşarak da ikinci doğru adımı atıyor. Hikayenin iskeleti için ilk filmi temel alması, eski mekanlar, arabalar ve simgenin kullanılması, hatta ilk filmdeki Marshmallow Man’in bile düşünülmesi çocukluğumuzu öldürmüyor, aksine çocukluğumuzu bize geri getiriyor. Bütün bunları yaparken de güldürmeyi unutmuyor. Özellikle ilk yarısı ile siz, nefessiz bırakabilecek kalibrede sahneler barındıran film, ikinci yarı yoğun diyaloglar içerisinde sizi boğabiliyor. Elbette güldürmek dışında sıkı aksiyon sahneleri izletme sözünü de tutuyor. Özellikle filmin yıldızı diyebileceğimiz “Kate McKinnon”ın Jillian Holtzman’ının solosu beni bir hayli keyiflendirdi diyebilirim. Jennifer Anniston’a olan benzerliği ile önceden de dikkatimi çeken Kristen Wig’te iz bırakan bir performans sergiliyor diyebiliriz. Leslie Jones ise bir stereotype’ı oynamış olsa da rolün sınırları dışında çıkabildiği ve beni en çok güldüren sahneleri izlettiğini söyleyebilirim. Melissa Mccarthy’nin bana göre zayıf halka olduğu, (Zack Galifianakis gibi şişman sevimli hırçın karakter imajı sıkmaya başladı) Chris Hemsworth’un da salak sarışın imajını çok iyi verdiğini söylemek istiyorum.
Filmdeki “Jaws’taki başkan gibi olma” ve, “Patrick Swayze’li Ghost” göndermeleri bir hayli güzeldi. Ayrıca saçma Youtube yorumlarına karşı da film kendince bir karşılık vermiş. Ghostbusters’ın ortaya çıktığı videolar yapılan yorumların cinsiyetçiliğine kadar aynı olması bana sonradan sahne çekilip eklendiği hissini uyandırsa da, eğer ki orijinal senaryoda böyle bir sahne varsa ne kadar öngörülü insanlar tarafından yazıldığının da kanıtı.
Gereğinden uzun bir yazı oldu belki, ama bu filmi savunmam gerekiyordu. İnsanları bu filme inanmaları gerektiğine dair ikna etmeye çalışmalıydım çünkü bu film beni öylesine güldürmedi, ilk filmden daha fci şekilde kahkaha attırdı ve son anına kadar eğlendirmeyi unutmadı. İşte bu yüzden önyargılarınızı bir kenara bırakıp şu kadınlara, şu tatlı filme bir şans vermeniz sinema içinde çok önemli bir adım olacaktır.