Independence Day: Resurgence – Uzaylılara Dayak Şöleni
Filmin kendini ciddiye almadığını söylerken de şaka yapmıyorum. Jeff Goldblum’un canlandırdığı karakter ilk filme gönderme yaparak “Bu uzaylılar tarihi yapılara hasar vermekten keyif alıyorlar” diyor. Bu bile tek başına, filmin en baştan kendisiyle eğlendiğini gösteren bir hadise ve nasıl bir şekilde izlemeniz konusunda iyi bir ipucu vermiştir diye düşünüyorum. Atmosfer olarak bir “Alien” beklerseniz ciddi hayal kırıklığına uğrarsınız.
Oyunculuklara gelirsek eskiler, daha önceki karakterlerine olabildiğince sadık kalsalar da özellikle eklenen tüm yeni karakterlerin, dolayısıyla genç oyuncuların çok hafif kaldıklarını düşünüyorum. Diyaloglar çok klişe, verdikleri tepkiler gerçekçilikten uzak. Aklı selimi genelde eski karakterlerde görüyoruz, yeni oyuncuların tamamının sıfır diyaloğu olsa da film herhangi bir şey kaybetmezdi
Bu kadar yazdıktan sonra “İyi de, hani beğenmiştin, hiç mi iyi yönü yok?” derseniz, yukarıdaki önemli bilimsel gerçeklerin kullanılması, eski oyuncuların görece kısıtlı da olsa doyurucu performanslarının yanı sıra filmin başlangıç ve sonundaki hikaye kurgularını sayabilirim.
Hikayenin başında, ilk savaş sonrasında Dünya’nın birleştiğini (tabi ki ABD’nin liderliğinde), bunun yanı sıra uzaylı teknolojilerini çözüp kullanmaya başladıklarına şahit oluyoruz. Açıkçası bu olmasaydı büyük hayal kırıklığına uğrardım. O kadar devasa gemiler Dünya yüzeyinde yatarken içlerine girip incelenmemesi, ters mühendislikle var olan teknolojilerin hayata geçirilmemesi gibi bir ihtimal olamazdı.
Yine bu dönemde, yer yer kara savaşları olduğu ve bazı yerlerde yerel savaş lordlarının uzaylılara karşı önemli başarılar etmiş olmaları da iyi kurgulanmış. Hikayenin sonlarına doğru, işgalci uzaylılarla savaşan aşırı teknolojik diğer ırkların varlığı ve çekilirse üçüncü filmde savaşın muhtemelen uzaylıların ayağına götürülecek olmaları hikaye açısından doyurucu kısımlardı.
Fakat bunu yaparken bile Hollywood klişelerinden ne kurtuluyor, ne de bu yönde çaba sarf ediyor. Süper teknolojik uzaylı küresi önce halkından son kalan olduğunu söylüyor. Açıkçası ben neden bu kadar dramatize edildiğini anlayamadım, uzaya dağılmış bir sürü küre olmuş olsa bu hikayeye derinlik katacakken “Aman haaaa! Hepimiz öldük, ben son kalanım!” şeklinde bir sunum bana oldukça zorlama geldi. Tabi dostane teknolojik kürenin en sonda “Siz Dünyalılar pek acayip ve pek mert bir halksınız, gelin bu pisliklerle savaşımızda birleşmiş olan ırkları siz yönetin” demesi çok fazla kaçtı. Bir dur güzelim yahu, sende ne teknolojiler ne özellikler var daha, Dünyalıları hemen bu kadar şımartmana gerek var mıydı?
Tüm bunların ışığında bakarsak Independence Day – Resurgence, çok fazla beklentiye girmeden izlenmesi gereken keyifli bir seyirlik olarak ortaya çıkıyor. Karşımızda görsel efektleri epey doyurucu, ilk filmle arasındaki hikaye ya da karakter bağları oldukça kuvvetli, temposu ne düşen ne de sıkacak kadar aralıksız aksiyon yaşatan ve önemli bilimsel gerçeklere sırtını dönmemiş bir film duruyor.
Fakat tüm bunlara rağmen özellikle yeni karakterlerin vasat oyunculukları, içi boş diyalogları ve film boyunca aralıksız süren klişeleri hazmedebilmek gerekiyor. Ben bile önceki filmi sevdiğim ve türe karşı özel ilgim olduğu için beğendiğimi söylememe rağmen sürekli olarak filmin eksik yönlerini anlatma ihtiyacı duydum ki, müstakbel izleyiciler kendilerini ona göre hazırlasınlar. Eğer bunlara çok takılmam ve ilk filmi de sevmiştim diyorsanız, izlemelisiniz. Fakat her filmin belirli bir ağırlık taşıması gerektiğini düşünüyorsanız kesinlikle uzak durmalısınız.
Bu arada yazı boyunca bu kadar çok klişe demişken bunu da eklememek olmazdı!