İnsanlığa İsyan Eden Bir Prometheus Destanı: The Man Who Stole The Sun

Senaryonun diğer yarısına katkıda bulunan filmin yönetmeni Kazuhiko Hasegawa ise eğitimini Japon sinemasının büyük ustalarından Shoei Imamura’dan almış (ki Takashi Miike kendisinin sınıf arkadaşı olur), o dönem sektörü içine alan furyadan ötürü ister istemez dahil olduğu şekilde 1970’lerin ilk yarısından Nikkatsu’nun “romanporno” filmlerinde yönetmen olarak yeralmış ve ardından Nikkatsu’dan ayrıldıktan sonraki ilk iş olarak Japon toplumunda hızla yükselen suç oranına dikkat çeken Young Killer filmiyle dikkat çekmiş. Hasegawa, ikinci uzun metraj filmi olan The Man Who Stole The Sun filmiyle Blue Ribbon ödüllerinde En İyi Yönetmen seçilip hatırı sayılır bir gişe başarısı elde etmesine rağmen bu filmle yönetmenliği bıraktı ve 1982’de kendisi gibi sektöre mesafeli durmaya karar vermiş yönetmenlerce kurulan yapım şirketi Director’s Company ile hiçbiri 35 yaşını geçmemiş olan genç yönetmenleri desteklemeye başladı.

“Bubble Age” denen ekonomik altın çağın 90’ların başlarında gürültüyle çökmesinin sonuçlarından biri olarak Director’s Company 1992’de iflas etmiş ama geride Typhoon Club, House of Wedlock, Hall of Eternity gibi Japon sinemasının 80’lerdeki önemli sıradışı filmler bırakmıştır. Kazuhiko Hasegawa’nın nükleer patlamayı anne karnında yaşamış bir birey olarak II. Dünya Savaşı’nın nükleer travması üzerinden filmin elementlerini sunmaktaki başarısını tartışmaya gerek bile görmemekteyim.

prometheus-3

Filmin başarılı görselliğinin arkasındaki isim olan Tatsuo Suzuki ise Blues Brothers ya da French Connection’un yanına yazılabilecek denli yoğun ve uzun araç takibi sahnelerindeki başarısıyla dikkat çekerken farklı şekillerde filmin içerisinde apayrı bir gerçeklik yaratmayı de başarıyor. Öyle ki yardımcı yönetmen Kiyoshi Kurasawa fidyeyle ilgili sahnede paraların gerçek olduğunu düşünen vatandaşların ihbarıyla çatıya çıkan polislerce -bir süreliğine de olsa- gözaltına alınmıştır.

Film, Blue Ribbon Ödülleri’nde 1980’in En İyi Film ödülünü kazanmış, Kinema Junpo’nun Tüm Zamanın En İyileri seçkisinde yeralan ve renkli dönem Japon sinemasının en başarılı 10 eserinden biri olarak kabul edilmiş, hatta bu yıl New York Film Festivali’nde özel kategoride gösterilmiştir. İleriye bıraktığı esinlenmelerin en önemlilerinden biri filmin bir öğrenciyi konu alan serbest bir yorumu olan 1986 tarihli Manhattan Project adlı film ve geçen yılın en önemli Anime’si sayabileceğim Zankyou no Terror (Terror in Tokyo)’dur. Buna benzer şekilde Japon Anime endüstrisinin en önemli isimlerinden olan ve Neon Genesis Evangelion’un yönetmeni olarak da anımsanabilecek Hideaki Anno bu filmin büyük bir hayranıdır ve hayranlığını filmin ana temalarından birisini olan belirsizlik ve iletişimsizliği Rebuild of Evangelion’un 2. filmdeki kısa bir segment üzerinden verirken Takayuki Inoue’in bu filme hazırlamış olduğu OST’dan alıntı yapmaktadır. Filmin fragmanında (ve benim cep telefonumda) duyabileceğiniz bu tema Evangelion 2.22’nin OST’unda tıpkı orijinal filmde de olduğu gibi “Yamashita” ismiyle geçmekte.

prometheus-4

İsmini şu günlerde ve okyanusun bu tarafında sadece az sayıda insanın bilmesine/hatırlamasına rağmen bundan rahatsız olmadığım, aksine takdir ettiğim bir kült olan ve asla tekrarlanmayacak bir dönem olan “Bubble Age” merkezinde dönemin ambiyansını net şekilde tutturan bu filmin ayırdığınız zamanın hakkını vereceğine inanıyorum. Zira bir insanın tek başına girdiği kişisel bir savaşın yaşadığımız dünyadan kopmaksızın bundan daha sarsıcı şekilde yansıtılabilmesi -bana göre- pek olası değil.

Yorumlar