Japon Hikayeciliği’nde Korku Unsuru Üzerine
Kıshoutenketsu
Batı hikayeciliğinde giriş (bir sorun veya karışıklık ortaya çıkar), gelişme (gerginlik doruk noktasına ulaşır) ve sonuç (bir çözüme varılır). Bu yapı korku hikayeleri ile güzel bir uyum içerisinde dahi olsa da bundan ayrı olarak Japon hikayeciliğinde Kishoutenketsu adında bir yapı daha var.
Kishoutenketsu Japonya’da hikayelerde ve şiirlerde kullanılan oldukça etkili bir yöntem. Kısaca anlatacak olursak eğer Kishoutenketsu 4-aşamalı bir yapıdır.
- 起 おきる・キ(Ki) Tanıtım: Konuyu, içerisinde bulunulan evreni, karakterler gibi unsurlar tanıtılır.
- 承 うけたまわる ささげる・ショウ(Shou) Gelişme: Birinci adımda tanıtılan unsurlar üzerinde daha derinlemesine bilgiler verilir.
- 転 ころがる・テン(Ten) Süpriz/Ters Köşe/Twist: Korku hikayelerindeki ana olay budur aslında, yapılan sürpriz birinci ve ikinci adımlarda verilen bütün bilgilerin algısını değiştirir.
- 結 むすぶ ゆわえる・ケツ (Ketsu) Bağlama: Üçüncü adımda verilen sürpriz ile birinci ve ikinci adımdaki bilgilere yeni bir bakış açısı kazandırılır.
Kishoutenketsu üçüncü adımdaki bu sürpriz unsuruna oldukça bağlıdır. 3-aşamalı Batılı model ile bu yapıyı açıklamak pek mümkün değildir. Aynı şekilde Batılı modeli de Kishoutenketsu ile açıklamak uygun değildir çünkü Kishoutenketsu’da bir aydınlanma, bir buluş vardır ve bu buluş da sonuçları tamamiyle farklı yerlere götüren bir bakış açısı değişikliğine sebebiyet vermektedir. Bu yapının da korku ile bu kadar güzel uyum sağlamasının sebebi de üçüncü aşamada keşfedilen şeyin hikayenin geri kalan her aşamasını daha da korkutucu bir hale getirmesidir.
Ufak Not
Şu noktada ufak bir not yerleştirmek isterim, Kishoutenketsu’nun anlam bazında çevirisini kendim yapmış bulunuyorum. Ketsu’ya sonuç yerine “bağlama” dememin sebebi, Kishoutenketsu yapısında sonuca ulaşılmıyor oluşu. Aksine birinci, ikinci ve üçüncü adımlarla okuyucuya veya izleyiciye sunulan bilgiler ışığında dördüncü adımda bir olgu daha sunuluyor ve bu ilk üç adımda verilen bilgilere “bağlanıyor”. Örneklendirmem gerekirse eğer, Japon hikayelerinde nadiren görürüz ki verilen konu bir açıklığa kavuşsun; o lanetin neden ve ne şekilde söz konusu unsura konulduğunun açıklaması Batı hikayeciliğinin aksine, yapılmaz. Vakti zamanında yaşlı bir cadı kasabaya gelip bir sebep yüzünden kasaba halkına çok kızıp sinirlenip burada yaşayan kasaba halkını lanetlemiş gibi bir açıklama yapılmaz.
Japon korku anlatımının bu kadar kolay bir şekilde etkili olabilmesinin bir sebebi ise dünyanın her yerinde anlatılan korku hikayelerinin aslında Kishoutenketsu’ya benzer bir yapı izlemesindendir. Belki bunu söylemek fazla olacak ama, keşfettiğiniz şeyden önce normal olduğunu düşündüğünüz her şey bir anda beklemediğiniz kadar korkunç bir hale geliyor oluşu zaten korku hikayelerinin esas unsuru diye düşünüyorum. Buna örnek olarak da internette gezen Humans Can Lick Too hikayesini verebiliriz.
Dini Duyguların Katkısı
Hikaye anlatım yapısının yanında Japon korkusunun bir başka unsuru da Japonya’daki nispeten esnek dini duygular diyebiliriz. Japon kültüründe Budist ve Şintoist kökenli bir çok korku hikayesi bulunuyor. Lakin bu iki inanç sisteminin görüşlerinin birbirinden farklılık gösterdiği yerler mevcut. Bundan dolayı da Japon kültüründe daha homojen ve geçirgen bir korku algısı yaratılabiliyor. Örneğin Budizm’de hayat sonsuz bir yaşam ve ölüm döngüsü olarak verilirken, Şintoizm’de bir Ölüler Diyarı’ndan ve eğer bir kişi aşırı duygular hissederek ölecek olursa ya da uygun bir cenaze töreni yapılmazsa etkilenebilecek bir ruhtan bahsediliyor.