Kitapları ve Filmleriyle Harry Potter Fenomeni: Sırlar Odası

Film

Harry Potter ve Felsefe Taşı’nın gişeyi sarsışı ve bir sinema fenomenine yol gösterişinin ardından bir sene geçmiş ve setlerde usta oyuncularla büyüyen kahramanlarımız daha büyümüş ve daha olgun oyunculukları ile yine bizlerledir. Sinemada, edebiyatın aksine daha geniş bir izleme perspektifimiz vardır. Sonuçta kitaplar, yazarın hayal gücü ile kısıtlıyken, sinema sana arka planı daha net tasvir ederek sunar. Belki daha faşist daha dayatmacı bir anlayıştır ama daha fazlasını gösterme imkanı her daim edebiyattan fazla olacaktır. Sinema bu açıdan elindeki anlatım imkanını nasıl kullanacağı ile müthiş şeyler sunabilirken, felaket sonuçlara da gebe olabilmektedir. Bu açıdan Sırlar Odası şaşalı güzel günlerin bir parçasıdır diyebiliriz sanırım.

İlk filmin yönetmeni Chris Colombus’un ikinci film ile dönemsi önemli bir avantajdır. Sonuçta bu çocukları tanıyan, seyirciye alıştırılan atmosferi devam ettirecek kişidir. Bu açıdan ilk filmin ötesine geçebilme şansına da sahiptir. Şahsi görüşüm Chris’in bu filmle beraber Harry Potter için çok iyi işler çıkardığıdır. Kitaba sadık ve okurken hayal ettiğimize yakın bir dünya sunmuştur bize. Bir çocuk için bu paha biçilemezdir. Eğer bu filmi Spielberg veya bir ihtimal Tim Burton gibi isimler yönetmiş olsaydı, onların dünyasını izleyecek ve Rowling’in metninden uzaklaştığımız için şikayet edebilme ihtimalimiz doğacaktı. Bu açıdan yapımcı Heyman ve Warner Bros’u tercihlerinden ötürü kutlamak gerekiyor. Üstelik bütün bunları sunarken çocuklar için ürkütücü kabul edilebilecek detayların olduğu gibi sunulması bu ekibi iyice takdir etme isteği uyandırıyor.

Sırlar Odası’nın film posteri

Anlatım açısından ilk filmin bir tık üzeri bir yapımla karşı karşıyayız. Colombus’un o gülerken ağlatan sekansları ve John Williams’ın o epik müzikleri ile film deneyiminin o dünyanın tamamen içindeyiz. Ölümleri bütün sarsıcılığı ile göstermek, kanlı duvar yazıları ve fobilerinizi tetikleyecek örümcekleri sunuş şekilleri ile cesur adımlar atan filmin yaptıklarını kıyaslamak adına Fantastic Beast filmini örnek göstermek istiyorum. Filmde yer aldığını bildiğimiz kemerle çocuk dövme anını göstermekten çekinen Yates bir tarafta, Colombus’un kanlı gözleri ile Basiliski öbür tarafta. İki resim arasındaki farkı umarım görebiliyorsunuzdur.

Oyunculuklar ilk filmdeki gibi gayet sıcak ve içten. Gilderoy için yapılan Kenneth Branagh tercihi kalite açısından iyi olsa da görsel olarak beklenildiği gibi değil diyebiliriz. Kenneth’i daha genç ve yakışıklı bir sima oynamalıydı. Her ne kadar gülüşü ile karakteri yansıtsa da bir çok karakter de olduğu gibi Kenneth ismi çok yaşlı. Richard Harris’i beklenmedik ölümü yüzünden son kez izleme şansı bulduğumuz bu filmde, onun şaşalı yorumunu nasıl özleyeceğimizi de belirtmek gerekiyor. Çocuk oyuncuların biraz daha iyi olduğu ve Tom Riddle seçiminin kusursuz olduğunu belirtmeliyim. Bu ekibi izlemek büyük bir zevk ve filmi daha çekici gösteren önemli bir detay.

Harry Potter ve Sırlar Odası da tıpkı ilk filmde olduğu gibi iyi bir uyarlama olarak görevini tamamiyle yerine getirmekteydi. İlk filmin gişesine yakın performansı ve bu fenomenin sonu gelmez bir taşkın olduğunu ilan edişi ile önemi de büyüktü. Ne yazık ki, Chris’in çocukları ile ilgilenmek ve bir takım fikir ayrılıkları yüzünden seriden ayrılması ilk önemli kayıp olacaktı. Doğrusu bütün filmleri bu adamın çekmesini canı gönülden isterdim. Onun estetik yorumu ve filmlere bakışı bazı şeyleri değiştirecekti. Elbette onun gidişinin acısını yaşamamız için önümüzde iki film daha vardı. Yine de böyle bir seriye temel attığı ve bu evreni yarattığı için sonsuz teşekkür etmemiz gereken bir isim. Buraya kadar yazılanları okuduğunuz sizlere teşekkür ediyor ve değerli yorumlarınızı bekliyor, sihirle kalmanızı diliyorum.

Bu yazı, "Kitapları ve Filmleri ile Harry Potter Fenomeni:" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar