La La Land: Naftalin Kokulu Bir Hayran Filmi

La La Land, Akademi Ödüllerini silip süpürmek uğruna elindeki basit ve sıradan konuyu olabildiğince geriyor. Ucuz kamera oyunları, sıkıcı dans sahneleri ve bayatlamış bir twist ile her şeyi eline yüzüne bulaştırıyor. Kasıntı duran kurgu, yönetmenin ikinci filmi Whiplash’i özletiyor. Her ne kadar aralarındaki denge güzel de olsa Emma Stone, Ryan Gosling’den fazlasıyla rol çalıyor. Tabi bunun en büyük sebebi Stone’un rolüne oldukça yakışıp sevimli gözükmesi, Ryan Gosling’in ise yine Ryan Gosling’i oynuyor oluşu. Şunu da belirteyim, Emma Stone’un Easy A filmindeki komedi/müzikal performansı La La Land’den çok daha iyiydi. Stone, hem Easy A hem de La La Land filmindeki rolüyle En iyi Komedi/Müzikal Kadın Oyuncu dalında Altın Küreye aday olmuştu. Yani anlayacağınız filmdeki çift ne kadar sevimli dursa da rol yapma bakımından hafızalara kazınan bir performans sergilemiyorlar.

Demien Chazelle belli ki klasik filmlere hayran bir isim. Filmin çoğu yerinde karşılaşacağınız irili ufaklı göndermeler ve Sebastian karakteri üzerinden de kendinin bir retro sevdalısı olduğunu belli eden yönetmenin bu naftalin kokulu filmi çok zorlama ve itici gözüküyor. Zorlama dedim çünkü filmin hemen hemen her sahnesi bir zaman yolculuğu ve bu da izlediğiniz şeyin toplama bir eser olduğu hissiyatını uyandırıyor. Daha iyi anlamak adına şu videoyu izlemenizi öneririm, filmdeki ilham kaynaklarını sahne sahne görebilirsiniz. Bu durumu bir yönetmenin saygı duruşu olarak adlandırabilirsiniz ancak filmdeki nostalji o kadar fazla ki sanki bir hayran filmi izliyor hissine kapılıyorsunuz ve karşınızdaki eserde de herhangi bir özgünlük göremiyorsunuz. Dağları deviren, kalpleri çalan ve övgülere boğulan bir film için bu kadar fazla ilham kaynağı sizce de abartılı değil mi? Zamanında Kung Fury‘de gördüğümüz muhteşem retro güzellemesi ve yönetmenin tadında vizyonu La La Land’e ders olmalı. Oradaki kendinden emin nostaljik tavır burada bir duygu sömürüsüne dönüşüyor. Kung Fury, bir hayran filmi olarak karşımıza çıkarken La La Land yıllardır beklenen muhteşem film olarak lanse ediliyor ve bu klasman çerçevesinde beğeniliyor. Yenilikten uzak, ne yapmak istediğini bilmeyen ve üçüncü perdedeki ucuz numarasıyla La La Land, hevesli ama tatsız bir hayran filmine dönüşüyor. Justin Hurwitz imzalı film müzikleri ve City of Stars isimli şarkı her ne kadar akılda kalıcı ve güzel olsa da filmi kurtarmaya yetmiyor. La La Land, yıllar sonra gelmiş geçmiş overrated (abartılmış) filmler arasında gösterilirse şaşırmayın.

Yorumlar