Lords of Dogtown: Adrenalinin Doruklarında Skateboard Tutkusu

Diğerlerinin yanı sıra tamamen saf asi bir kişiliğe sahip olması gerekiyormuş. Ama bana göre filmde de Emile Hirsch bu işi gayet iyi başarmış. Aynı şey Tony Alva için de söyleniyor. Tony filmde yeterince rahatsız edici değilmiş. Filmde bile yeterince sinirlerimiz bozulurken gerçek hayatta bu adama nasıl katlanıyorlar demeden edemiyorum. Heath Ledger ise Skip rolüyle tüm eleştirmenlerden tam puan alıyor. Çünkü bu rolüyle daha önce kendisine yapılan kötü eleştirilerin silinmesine ve yeni bir sayfa açılmasına neden oluyor ve kendini tam anlamıyla kanıtlıyor.

Skip Engblom (Heath Ledger)

Skip Engblom (Heath Ledger)

Z-Boys (Zephyr’in Z’si evet) zamanla birer fenomen haline geliyor, istedikleri yerlere graffitilerini çiziyor, istedikleri insanların arka bahçelerine girip boş havuzlarında kaykayları ile eğleniyorlar. Kimse de onlara bir şey diyemiyor. Zaten demeye hakları da olmuyor, çünkü bunları yaparken kimseye zarar vermiyorlar. Özgürlüklerini her zerresine kadar yaşıyorlar. Ama Jay, Tony ve Stacy’nin nasıl para için yavaş yavaş parçalandığını izlemek ve geriye kalan isimlerin Jay ve emektar Zephyr’in sahibi Skip olması insanı üzüyor. Şan, şöhret ve paranın insanların hayallerini adım adım paramparça etmesine şahit oluyorsunuz. Evet belki de hepsinin istediği şey ünlü olmak ve yapmaktan zevk aldıkları şeyden para kazanmaktı. Sırf onlar için partiler düzenleniyor, dünyaca ünlü yarışmalara çağırılıyorlar, kendilerinin bile aptalca bulduğu reklamlarda yer almak zorunda kalıyorlar. Özellikle de Jay bunun farkına varan kişi oluyor. Belki Stacy, Zephyr’i bırakan son kişi olabilir ama olanların asıl farkında olan kişi Jay oluyor. Onun özgür ruhuna tamamen aykırı olan bir reklamda sırf para için oynamayı deniyor ve bu onun için son nokta oluyor. Tony ise o sırada kendi hırslarına yenik düşüyor ve dostlarını satan ilk kişi oluyor.

Filmde aslında bir bakıma yeterince iyi bir anlatım olmadığını düşünüyorum. Çünkü Tony Alva, Stacy Peralta ve Jay Adams skateboarding dünyasına isimlerini ve farklılıklarını kazımış isimler. Hepsinin diğer kaykaycılardan farklı bir tarzı var ve filmde bu yansıtılsa bile eleştirmenler tarafından yeterli görülmemiş. Ama yine de Stacy Peralta elinden geleni yapmış gibi görünüyor. Gençliklerinde yaşadıklarının ardından, şimdi onların da kendileri gibi çocuklarının olması ve onların da insanların arka bahçelerine girip özgürlüklerini yaşamaya çalışmaları sanırım bırakabilecekleri en büyük mirasları. Hatta yaptıkları filmlerle izleyicilere de miras bırakmayı başarıyorlar. Benim gibi hiç kaykayla alakası olmayan birisi bile 360’lıkları, 180’likleri, zıplamaları, amuda kalkmaları öğrenmeye merak saldıysa, zaten onlar amacına ulaşmışlar demektir. Ayrıca size ciddi anlamda 70’li yılları yaşatıyorlar, ki o yıllar benim en çok merak ettiğim yıllardır hem siyasi hem de kültürel açıdan. Los Angeles sıcaklarını da ta iliklerinizde hissediyorsunuz. Orta halli hatta neredeyse fakir sayılabilecek ailelerinin dramını siz de paylaşıyorsunuz bir süre sonra. Aileleriyle olan sorunlarına ortak olmaya başlıyorsunuz. Jay’in annesiyle olan bağlılığı ya da Tony’nin babasıyla olan sorunlarını görüp onların kişiliklerinin neden böyle şekillendiğine anlam verebiliyorsunuz. Herkes kendi eksiğini gidermeye çalışıyor. Tony, ailesinin ona yaptığı baskının acısını kolay yoldan yani paradan çıkarıyor. Jay’in ise annesinin yanında kalmaya ve gençliğinin tadını çıkarmaya ihtiyacı var ve bunun için Los Angeles’ta kalıyor. Stacy ise Zephyr’i sonuna kadar bırakmayarak, sağlam bir dost olduğunu ve dostluktan başka bir şeye de ihtiyacı olmadığını kanıtlıyor.

Stacy Peralta'nın gençliği

Stacy Peralta’nın gençliği

Lords of Dogtown’ın belgeselvari çekilmesinin yanı sıra, Peralta 2001 yılında Dogtown and Z-Boys isimli bir belgesel çekmiş zaten daha önce de hafiften bahsettiğim gibi. Peralta sadece Z-Boys’u konu edinmemiş kendine belli ki. Kariyerinde birçok efsaneyi anlatmış. En son yaptığı belgesel ise 2012 yılında çektiği Bones Brigade: An Autobiography. Bu belgeselde de 1980’lerde skateboard’da efsane olan altı genç çocuğun hikayesini anlatıyor. Yaptığı işlerle gerçekten ilgi çekmeyi ve yaptığı işi herkese sevdirmeyi başarmışa benziyor Stacy Peralta.

Benzer Yazılar

Yorumlar