Mad Max: Dünyanın Kara Yakıtla Döndüğü Zamanlar!

Mad Max: Yol Savaşçısı

Zaman aktı geçti, dünya Maximillian’ın yokluğunda bambaşka bir yer oldu. Aradan geçen 5 yıl, sadece Max’i değil. Bütün Avustralya’yı hatta belki de dünyayı değiştirmişti. Artık düzen yoktu. Kurtuluş yoktu. Yalnızca hayatta kalma içgüdüsü vardı. İşte Max Avustralya’nın engin düzlüklerinde geriye yanında yalnızca bir köpekle, artık evi haline gelene Interceptor V8’inde yaşamaktadır.

Düzenin ortadan yok oluşuyla birlikte, motosiklet çeteleri ve çeşitli düşmanlardan sakınmak ve aynı zamanda çölde hayatta kalabilmek için, tıpkı bir insanın suya olan mecburiyeti gibi, aracına benzin bulma sıkıntısı çekmektedir. Öldürülen düşmanların araçlarındaki benzin, hortumla çekilerek bidonlara alınır, yolda terkedilmiş olan her aracın içi itina ile kontrol edilir. Filmin başında; “Dünyanın kara yakıtla döndüğü zamanlar!” tabiri o denli yakışır ve film bize bunu o kadar hissettirir ki, kendimizi o arazi araç sürmek isterken buluruz.

1973 XB GT Ford Falcon Coupe. Interceptor V8. Anlayamazsınız...

1973 XB GT Ford Falcon Coupe. Interceptor V8. Anlayamazsınız…

Yazının önceki kısımlarında bahsettiğim gibi, Mad Max: Road Warrior ülkemizde ilk film olmaksızın “Savaşçı” adı ile gösterime girdi. Daha sonraki yıllarda, Mad Max’i televizyonlarda görmüştük. Bu sebeptendir ki, Mad Max: Road Warrior bu seriyi alıp götüren, yücelten ve kültler arasına sokan serinin en önemli filmidir belki de. Zira, kıyamet sonrası dünyanın atmosferini o kadar iyi yansıtmaktadır ki, belki de gelmiş geçmiş en başarılı kıyamet sonrası film diyebilirim.

Filmin konusuna gelecek olursak; Max aradan geçen 5 yıl sonra, Interceptor’ına yakıt bulmak adına çölde gezinirken, ne olduğuna anlam veremediği bir araca binen, ki bu aracın adı Gyrocopter’dır, Gyro Captain ile tanışır. Her ne kadar zeki biri olsa da, Max’in yetenekleri karşısında eli kolu bağlı olan Gyro Captain, Max’e bir Petrol Rafinerisinin yerini bildiğini ve eğer isterse onu oraya götüreceğini söyler. Birlikte yola çıkan ikili, Papagallon kabilesi tarafından işletilen ve aynı zamanda motosiklet çeteleri tarafından petrol için etrafı kuşaltılmış olan rafineriye gelerek, burada yaşayan kabileye yarım ederler. Elbette bunun nasıl ve ne şekilde olduğunu spoiler vermeyi seven bir adam olarak saatlerce anlatabilirim. Fakat eğer izlemediyseniz, mutlaka izleyin!

Bu çocuğu hatırlayıp yüzü gülmeyen var mı?

Bu çocuğu hatırlayıp yüzü gülmeyen var mı?

Mad Max: Beyond Thunderdome

Eh, ikinci film hakkında çok az şey anlattım. Belki de üzerine en çok konuşulacak film aslında, fakat izlemeyen kaldıysa (?) diye susmayı yeğledim diyelim. Yine de, Max’in bir şekilde o dehşetten kurtulduğunu biliyoruz. Max’in polisliği bıraktığı günden 18 yıl, Yol Savaşçısından 13 yıl sonra, dünya geçirdiği evrimle birlikte eski düzeni geride bırakıp, yeni bir düzen kurmuştur.

Bartertown adı verilen, insanların bir araya gelerek, hayatta kalmaya çalıştığı Aunty Entity adı verilen Amazonvari bir kraliçe tarafından yönetilen yere ilk büyük kent denilebilir. Max, Bartertown’a ulaştığında, Thunderdome adı verilen bir arenada, iki kişinin girip, tek kişinin sağlam çıktığı gladyatör dövüşlerine kraliçe ile yaşadığı bir takım sorunlardan ötürü gönderilir. Bu esnada Bartertown, domuz dışkıları ile ayakta tutulan, teknolojinin çarpık bir şekilde yeniden canlandığı bir şehir olarak görünüyor gözümüze.

Yaşanan bir takım hadiselerden ötürü, her ne kadar artık akıl sağlığı pek yerinde olmayan bir adam olsa da, bu çarpık toplum içerisinde kendisine bir yer bulamayıp, Bartertown’dan sürgün edilir. Hayatının geri kalanını çöllerde ölüme terk edilmiş bir şekilde sonlandırmak isterken, bir grup çocuk tarafından “Captain Walker” nidaları ile kurtarılarak, suyun ve doğanın nükleer serpintiden etkilenmemiş bir bölgesinde gözlerini tekrar açar.

madMaxBeyond

Max değil, Captain Walker!

Yaşanan bunca hadisenin ardından, Max her zamanki anti-kahraman modundan belki de yalnızca bu dönemlerde çıkmıştır. Zira, artık dünyayı daha iyi hale getirebilecek tek şey bu çocuklardır ve biraz da Maximillian’ın zihnini terk etmek bilmeyen hatıralarının da baskısı ile kendisini bir anda “Uçan Kuş”un kaptanı Captain Walker olmaya ikna eder.

Sonrasında olaylar, olaylar…

Yorumlar