Mr.Nobody: Seçmek ya da Seçmemek, İşte Tüm Mesele Bu!

Bana göre izleyiciler için bir bilimkurgu filminin alt metninde felsefik bir katmanı yoksa yeterince doyurucu olmaz . Bahsettiğim katman eğer çok yoğun olursa da izleyici bu görüşleri sindirmekte zorlanır. Yani orta yolu tutturmak biraz zordur bu konuda. Eğer bunun haricinde bir de işin içine romantizm katılmışsa daha da zordur. Çünkü filmin değinmek istediği felsefi görüşleri, göstermek istediği bilimselliği ve hissettirmek istediği duyguları öyle bir harmanlayıp sunması gerekir ki,  izleyici sinemadan biraz duygusal, biraz aklı karışık çoğunlukla ise tatminkar bir çıkış yapabilsin.  Mr. Nobody işte tam olarak bunu yapabilen bir film. Film bittiğinde içindeki drama ve romantizm sizi küçük buhranlara sürüklerken, gösterdiği gelecek sahneleri ve değinmekten çekinmediği birbirinden kompleks bilimsel kuramları elinden geldiğince sade ve anlaşılır bir şekilde sunmasından ötürü bir aydınlanmışlık hissi oluşuyor insanda. Tüm bunlar yetmezmiş gibi kullandığı metaforik dil ile alt metne sığmayıp sahnelere ve diyaloglara taşan felsefi katmanı sizi sorgulayan, aklı karışık birisine çeviriyor. Bir anlık duraksıyor ve tüm geçmişinizi hızla gözden geçiriyorsunuz. Yaptıklarınız, yapamadıklarınız ve şuan yapmak istedikleriniz zihninize bir biri ardına doluşurken film size seçimlerinizi sorgulatıyor…

Güvercin İtikadı

Söze filmin giriş sekansında bahsi geçen “Güvercin İtikadı” ile başlamak istiyorum. Çünkü fotoğrafın geçtiği sahnenin de özetlediği gibi, birey tıpkı bir güvercin gibi hayatında işleyen tüm mekanizmaları, hareketlerini ve bunların sonucunda doğan tüm reaksiyonları sorgular. Bunun en temel nedeni bana kalırsa bireyin evrimsel bir içgüdü ile olayları kontrol etme isteğidir. İnsan beyni olaylara mantıksal düzlemde yaklaştığı için her zaman bir neden-sonuç örüntüsü arar. Trajik bir kaza geçiren bireyin “Neden benim başıma geldi? Bunu hak edecek ne yaptım?” şeklinde nedensellik arayışına girmesi aslında biraz da henüz rastlantının düzenini çözemeyişimizden kaynaklanıyor.

1

“Bunu hak edecek ne yaptım ben?”

Film, “Hayatta bireyin yaşadığı iyi veya kötü her şey bireyin yaptığı seçimlere mi bağlı yoksa daha üstün bir gücün kontrolünde mi gerçekleşiyor?” sorusuna yanıt arıyor aslında ve birey rastlantı, Tanrı ve kader gibi kendisinden üstün kavram ve güçleri reddettiği zaman nedenler ve sonuçlar arasına hapsolup kalıyor. Plotinus’un bu konuda şöyle güzel bir sözü var, onu da paylaşıp aslında tüm filmi özetleyen bu “Güvercin İtikadı” sekansı ile ilgili yazacaklarımı sonlandırıyorum.

“Bütün fikirlerimiz daha önceki bir nedenler zinciri tarafından belirlenecek; yaptıklarımız ise bu fikirler tarafından belirlendiği için, kişisel eylem sadece laftan ibaret kalır. Eylemlerimiz bu nedenler tarafından önceden belirlendiği sürece, bizim aracı olmamız, özgürlüğümüzü kurtarmaya yetmez.  -Plotinus- ”

Felsefe ve Daha Fazla Felsefe

Filmin insanların artık ölmediği, her türlü fütüristik fikrin hayat bulduğu olası gelecek sahnelerinde karşımıza çıkan doktor amcanın yüzünü kaplayan dövmelerinin simetrik olduğunu fark ettiniz mi?

2

Bir garip doktorum, başımda dövmeler…

Kafasının ve yüzünün sol tarafındaki dövmeler sağ tarafındakilerin aynalanmış hali. Direk doktorun kafasına ve yüzüne yapılan yakın çekimler dövmelerin bu özelliğinin bir tasarımdan ibaret olmadığı izlenimi uyandırdı bende. Genel olarak film zaten metaforlar üzerine kurulu olduğundan dövmelerde de bu konuda biraz yük almış omuzlarına. Dövmelerin aynalanmış olması ve başka bir karakter yerine doktorun yüzünde olması bana göre iyi ve kötünün mutualist ilişkisini temsil ediyor. Doktor burada insanüstü bir karakterin yansıması gibi sanki. Mitolojide ya da felsefede bununla gönderme yaptıkları ya da doğrudan esinlendikleri bir şey var mı bilmiyorum fakat doktorun Nemo’yu hipnotize edip ona unuttuklarını hatırlamasında yardımcı  bir rol üstlenmesi ve film boyunca Nemo’ya direktifler vermesi bende böyle bir düşünce oluşturdu.

“Doğmadan önce her şeyi biliriz. Gerçekleşecek olan her şeyi.

…Ama melekler beni gözden kaçırmıştı.”

Ayrıca filmin yine başlarında gördüğümüz tüm o cennet-melek tasvirleri felsefede ki Boş Levha (Tabula Rasa) önermesinden besleniyor. Huma’a göre İnsan doğduğunda bilgiye sahip değildir. Meleklerin çocuklara her şeyi unutturmaları buna göndermeyken, Nemo’yu unutup onun bilgiye sahip bir şekilde doğmasına sebep olmaları ise Sokrates’in Bilgi doğuştan gelir  önermesine dayanıyor. Burada yönetmen melek metaforu ile iki zıt fikri tek potada eritip sunarken, Nemo hariç insanlığın dünyaya boş bir levha halinde gelip kendi tecrübe ve seçimleri ile zihinsel evrimini tamamlayıp bilgiye ulaştığı fikrini sahneye oldukça güzel bir şekilde yedirmiş. Tüm bu hatırlama evresini başlatıp Nemo’ya bilgiyi tekrardan veren kişi doktor olduğundan bana karakterin daha ilahi bir altyapısı varmış izlenimi verdi.

Yorumlar