Oryantal Esintili Ölümsüz Bir Aşk Hikâyesi: Only Lovers Left Alive

Bu sırada Adam’dan kilometrelerce uzakta yaşayan Eve de, doğunun en güzel ve en otantik şehirlerinden biri olan Tanca’da yaşamaktadır.  O da günlerini okuyarak, müzik dinleyip dans ederek, adeta bir hayal aleminde geçirir ve kan bulmak, zaman zaman da laflamak için eski bir kıraathanede yaşayan Christopher Marlowe ve Bilal’in yanına gider.

Only-Lovers-Left-Alive-3

Bu noktada Christopher Marlowe için bir parantez açmam (hatta bir paragraf oluşturmam) gerekecek. Marlowe, 1564-1593 yılları arasında yaşamış ünlü İngiliz yazardır. Doctor Faustus, The Jew of Malta ve Edward II gibi sansasyonel eserlerinde, ateizm ve eşcinsellik gibi konuları gündeme getirdiği için kendi döneminde çokça eleştirilmiş, hatta 29 yaşında beklenmedik ölümünün bir suikast sonucu olduğu düşünülmüştür. Söz konusu film için Marlowe hakkında bilmemiz gereken en önemli şeyse, birçok yazar ve eleştirmenin, başta Hamlet olmak üzere birçok oyunun Shakespeare tarafından değil, Marlowe tarafından yazılmış olduğunu düşünmesidir.

Eve ve Marlowe

Eve ve Marlowe

Filmin Tanca ayağında, müthiş aktör John Hurt’ün canlandırdığı Christopher Marlowe da bir vampir olarak yer alıyor. Adam ve Eve’in asırlar süren hikâyelerinde en çok etkilendikleri şahsiyetlerden biri olan Marlowe’un bir vampir olup olmadığı ya da sonradan dönüştürülüp dönüştürülmediği belirsiz (ya da ben kaçırdım). Eve sohbet etmek ve Marlowe’un bir Fransız doktordan temin ettiği steril kan deposundan faydalanmak için Marlowe ve öğrencisi Bilal’i ziyaret ediyor. Hatta bu ziyaretlerden birinde Marlowe, Eve’e, çok sevdiği Adam’ın nasıl olduğunu sorduğunda aldığı yanıt üzerine, onun melankolik halini Hamlet’e benzetiyor ve “Keşke onunla Hamlet’i yazmadan önce tanışsaydım, mükemmel bir rol modeli olurdu,” diyor. Bu noktada Jarmusch tarafını açıkça ortaya koyuyor ve Shakespeare’e pek de hoş olmayan birtakım göndermelerde bile bulunuyor.

Mr. Hiddlestone, yapmayın böyle, siz bir Shakespeare oyuncususunuz!

Mr. Hiddlestone, yapmayın böyle, siz bir Shakespeare oyuncususunuz!

Âşığının ne âlemde olduğunu merak eden Eve, bir gece Adam’ı arıyor. İki aşık birbirleriyle görüntülü konuşurlarken (Eve iPhone’uyla konuşurken, Adam da antika telefonunu bağladığı antika bilgisayarından antika televizyon ekranına düşen görüntü vasıtasıyla konuşuyor) birbirlerine duydukları özlem açıkça ortaya çıkıyor. Adam’ın melankolik ruh halinden hoşlanmayan Eve, Adam’ın yanına gelmeyi istememesi üzerine kendisi Detroit’e gitmeye karar veriyor. Hemen yine iPhone’uyla birkaç telefon görüşmesi yapıyor ve aktarmalı gece uçuşları ayarlıyor, en sevdiği kitapları (ki bu kitaplar arasında bir Elif “Shafak” romanı da var) yanına alıyor ve sevdiceğinin yanına gidiyor.

Zorlu geçen bir yolculuğun ardından havaalanından bindiği bir taksiyle Adam’ın kapısına gelen Eve’in, diğer yarısıyla buluşma anı da hayran kalınacak bir başka sahne. Vampir geleneklerine körü körüne olmasa da romantik bir şekilde bağlı olan Eve, Adam’ın kendisini oldukça zarif bir şekilde eve davet etmesiyle eşikten içeri adımını atıyor. Ve sonrasında son derece romantik bir şekilde kavuşuyorlar.

Yorumlar