Paralel Evrenler ve En İnsani Münasebetler: Coherence
DNA’mızdaki azot, dişlerimizdeki kalsiyum, kanımızdaki demir, elmalı turtalarımızdaki karbon, çöken yıldızların içinde yapıldı. Bizler, yıldızların yapıldığı malzemeden yapıldık.
Ünlü gökbilimci, astrolog, yazar, akademisyen, güzel insan Carl Sagan meseleyi bu kadar güzel bir şekilde özetlemişken, ukalalık yapıp da sırf girizgâh olsun diye kuantum fiziğinden, dünya dışı varlıklardan ya da paralel evrenlerden bahsetmenin anlamsız olacağını düşündüm. Sırf bu yüzden bile Carl Sagan’a teşekkür edip yazılarıyla ilgilenenler olursa ziyadesiyle mutlu olmuş olurum ben de. Fakat ciddi anlamda, 2013 Amerikan bağımsızı Coherence’ı (Paralel Evren) seyrettikten sonra aklıma gelen tek şey bu cümle oldu.
Bazen insanın aklına öylesine bir şeyler gelir; oturup rastgele bir şeyler okumak, bir şeyler seyretmek, bir şeyler karalamak ister. Elbette böyle anlar yaratıcılık anlarıdır genelde ama ben böyle özel anlar olduğunu düşünmüşümdür hep; öyle ki o özel anlarda elinizin altında hiçbir şey yoksa, özel bir yeteneğiniz yoksa, aklınıza yaratıcı bir şeyler gelmemişse bile, kitapçıda karşınıza çıkan kitap, vapurda gördüğünüz bir manzara, rastgele gittiğiniz bir oyun, bir film ya da bir konser çok özel olur sizin için. İşte sanırım Coherence da benim böyle bir anda seyrettiğim filmlerden biriydi. Başka türlü, normal şartlar altında belki de çok zor karşılaşabileceğim (belki arama motoruna öylesine “paralel evren” yazdığımda görebileceğim ama bu kadar “cheesy” bir isimle asla açıp izlemeyeceğim) bir filmi, tam da kafamı dağıtmak durumunda olduğum bir anda izleyemezdim.
Coherence, güzel bir akşam yemeği için arkadaşları Mike ve Lee’nin evine giden Em’in arabasında erkek arkadaşıyla konuşurken tuhaf bir şekilde hattın bir anlığına kesilmesi ve telefonunun çatırdamasıyla başlar. Arkadaşlarının yanına vardığında Em, bunun o gece gökyüzünde gözlenebilecek ve Dünya’nın çok yakınından geçecek bir kuyruklu yıldızın etkisi nedeniyle yaşandığından söz eder ve masada bir süre, tarihteki benzer olaylardan söz ederler. Neşeli kalabalığın büyük bir kısmı ona inanmaz, ancak bir süre sonra Hugh’un da telefonunun ekranı çatlar, telefon ve internet bağlantıları kesilir. Hugh, üniversitede fizikçi olan kardeşine danışmak istediğini söyler fakat tam bu esnada elektrikler de kesilir. Mumlar yakılıp mavi renkli lazer çubukları ortaya çıkarıldığında, birkaç blok ötede tüm ışıkları yanan bir ev haricinde her yerde elektriklerin kesik olduğunu fark ederler. Gruptan Hugh ve Amir dışarı çıkıp bu eve bakmak, Hugh bir de kardeşine telefon etmek ister (ki kardeşi ona kuyruklu yıldızın tuhaf etkileri görülmesi durumunda evde kalmasını salık vermiştir). İkili tüm itirazlara karşın çıkarlar ve ellerinde bir kutuyla, bir de ışıkları yanan evde gördükleri manzaranın şaşkınlığıyla geri dönerler.
Coherence (Paralel Evren ismini kullanmaktan ısrarla kaçınacağım), James Ward Byrkit’in kendi öyküsünden yola çıktığı ilk uzun metraj filmi. Byrkit, oyuncu kadrosu ya da senaryo olmaksızın bir film çekmek istemiş ve kendi evinin oturma odasında, “bir oturma odasından fazlası” hissiyatını yaratarak, tamamen doğaçlama ilerleyen bir iş için kolları sıvamış. Elinde herhangi bir bütçe ya da kaynak olmadan, sadece bir mekan (kendi evi), bir kamera (kendi kamerası) ve (doğaçlama konusunda çok iyi) birkaç aktörle (kendi arkadaşları) işe başlamış. Kendisinin çok iyi tanıdığı ve güvendiği birkaç aktör arkadaşına telefon etmiş, ancak aktörlerden hiçbiri birbirini tanımıyormuş. Fakat bu aktörler, yönetmenin evinde sadece birkaç saat geçirdikten sonra birer çift ve yakın dost gibi davranmaya çabucak alışmışlar. Filminin karakter odaklı olmasını, karakterlerin iyi anlaşılmasını isteyen yönetmen oyuncularına yalnızca art öykülerden ve motivasyonlardan oluşan birer sayfalık notlar vermiş ve hiçbir oyuncu bir diğerinin notundan haberdar olmamış. Böylece film doğaçlama ilerlemiş ve ortaya, mütevazı bir sahende oynanan bir tiyatro oyununun doğal ve akıcı ritminde, güzel bir eser çıkmış. Bu tarz oyunculuğa, daha doğrusu böyle bir tarzı sinemada seyretmeye alışkın olmayanların yadırgayacağı, dahası bir bilimkurgu filminde karakterlerin, ilişkilerin ve diyalogların bu kadar öne çıkmasına alışkın olmayan, bunu istemeyen seyircilerin fazlaca yadırgayacağı bir film Coherence. Ama ben, tarz ayrımı yapmaksızın “ille de karakter” diyen bir seyirci/okur olarak filmi beğendiğimi dile getirmeliyim.
İnsana, bilime, bilimkurguya, paralel evrenlere, bağımsız sinemaya, farklı sinema dillerine ve oyunculuk tarzlarına yaklaşımınız ne olursa olsun, Coherence kesinlikle bir vakit kaybı değil. Şimdiden herkese iyi seyirler diliyorum.