Power Rangers için Değişim Zamanı
“Değişim zamanı!”
Doksanların kıt imkânlara sahip ama mutlu çocuklarını, okuldan eve gelip önlüklerini bile çıkarmadan televizyon başına kilitleyen sihirli sözcükler bunlardı: Değişim Zamanı. Hayatlarında muhtemelen ilk kez duydukları upuzun gitar soloları eşliğinde, hiç de fena olmayan ve fena halde gaza getiren o hard rock parçasını (Go Go Power Rangers) ise belki de hiç unutmadı bu çocuklar. Sözleri yalan yanlış ezberleyip okul koridorlarında kol saatleriyle konuştular, Power Ranger ekipleri kurdular, mutlaka üzerlerinde seçtikleri favori ranger’larının rengiyle gezdiler. Ve kainatı korumaya, kötülükle savaşmaya ant içtiler.
İşte bu çocuklar büyüdüler ve kazık kadar adamlar oldular. Ama ne dönemin ilk özel kanallarından biri olan Show TV’nin onlara yaptığı bu kıyağı, ne de RTÜK denen saçmalıktan yedikleri kazığı asla unutmadılar. Söz konusu kanal, 1997 senesinde dört sezon yayımladığı diziyi, “çocukları olumsuz yönde etkilediği” gerekçesiyle yayından kaldırmak zorunda kaldı. Dünyaları yıkılan bu çocuklar teselliyi sanal hayvanlarında, tetrislerinde ve atari oyunlarında aradılar ama nafile. Power Rangers’ın yokluğunun hayatlarında açtığı o kocaman boşluğu belki de hiçbir şey dolduramadı.
Yıllar içinde, yeni nesil dizilerin farklı kanallarda yayınlandığına ve bir Power Rangers dalgasının daha çocukları kıskıvrak yakaladığına şahit oldular. Ama bu kez de sanki farklı bir çağın farklı koşullara ve her türlü imkâna sahip çocukları ellerindeki birçok şey gibi Power Rangers’ın değerini onlar gibi bilemedi. Ya da belki de onlar sadece, üzerlerindeki önlük çıkmadan Power Rangers’ı Show TV’de seyrettikleri günlere tarifsiz bir özlem duyuyorlardı.
Neyse ki 2017 yapımı Power Rangers filmi, hem doksanların hem de iki binlerin çocuklarını heyecanlandırmayı bildi. Kimisi sırf Power Rangers’ı beyazperdede görecek olmanın heyecanını duydu, kimisi de “çocukluklarının mahvolabileceği” endişesiyle gergin bir bekleyişe başladı. Seyredilen ilk trailer’lar birçoğunu tatmin etti. Hem zaten dürüst olmak gerekirse, kasklı kahramanlarını ve zord’larını yeniden görecek olmak, Go Go Power Rangers’ı bir kez olsun duyabilmek onlara yetecekti.
Bugünlere sağ salim gelmiş bir doksanlar çocuğu olarak, 2017 yılına dair en büyük beklentim belki de bu filmdi. Kendi adıma, Mighty Morphin Power Rangers dönemini sarı ranger olarak geçirmiş ve kendi stilinde, dövüş sanatlarında neredeyse ustalaşmış bir çocuk olarak karşıma ne çıkarsa çıksın tatmin olacak, eğlenecektim. Neticede iki önemli karakter, iki usta oyuncuya emanetti: Zordon karakterine, muhteşem sesiyle de büyük katkıda bulunarak Bryan Cranston, Rita Repulsa karakterineyse enfes kadın Elizabeth Banks hayat veriyordu. O dönem seyredip büyülendiğimiz dizinin de zaten ahım şahım bir şey olmadığını zaman içinde kabullenmiştik. Dolayısıyla güzel bir hikâye, iyi yazılmış karakterler ve biraz görsel efekt işimizi fazlasıyla görürdü. Neticede, Değişim Zamanı’ydı!
Film, prehistorik zamanlardaki Güç Koruyucuları’nın dünya üzerindeki yaşamı ve yaşamın kaynağı olan Zeo Kristali’ni korurken yaşadıkları son macerayla başlıyor. Yeşil Ranger’ın (Rita Repulsa) ekibine ihanet etmesi üzerine, Güç Koruyucuları’nın lideri Kırmızı Ranger (Zordon) her birinin Güç Disklerini (Power Coins) alır ve toprağın derinliklerine gömer. Bu sırada asistanı Alpha 5’e bir meteor yağmuru yağdırması emrini verir ve dinozorları dünya üzerinden silen bu korkunç olay Rita Repulsa’yı da denizin derinliklerine gönderir.
Asırlar sonrasının Angel Grove kasabasında, birbirinden farklı ve sorunlu, bir yönleriyle yaşadıkları çevreye ayak uyduramamış gençlerden oluşan bir ekip bir tesadüfler silsilesiyle (kader?) bir araya gelir ve otistik bir çocuk olan Billy Cranston’ın (Mavi Ranger) meraklı girişimi sonucu kasabanın maden ocağını patlatırlar. Evet, uzun zaman önce toprağa gömülmüş olan Güç Diskleri onları bulmuştur ve artık önünü alamayacakları maceralara atılmak üzeredirler. Olay yerinden kaçarken geçirdikleri kazadan sağ çıktıklarını ve olağanüstü bir güce sahip olduklarını keşfetmeleri fazla uzun sürmez. Yeniden bir araya geldiklerindeyse devasa bir uzay istasyonunun içinde Alpha 5 ve Zordon’un ekrana yansıyan suretiyle karşılaşırlar. Zordon bu gençlere Power Ranger’lar olduklarını söyler ve Rita’nın planlarından bahseder.
Buna göre, tekrar hayata dönen Rita, korkunç kölesi Goldar’la birlikte Zeo Kristali’ni bulup dünyayı yok etmek istemektedir. Ve Rita gücüne tam anlamıyla kavuşup Goldar’ı yeryüzüne salana dek sadece on bir günleri vardır. Yani birer Güç Koruyucusu olmak, ekip olmayı ve en önemlisi de “dönüşmeyi” öğrenebilmek için on bir gün!
Film aslında hiç de fena olmayan bir hikâye içinde, oldukça iyi yazılmış karakterleriyle karşımıza çıkıyor. Grubun lideri Jason, okulunun en gözde sporcularından biriyken disiplin cezası alıyor ve spor kariyeri sona eriyor. Okulun amigo kızları arasında olan popüler kız Kimberly’nin de adı skandallara karışıyor ve o da ceza alıyor. Otistik ve siyahi bir karakter olan Billy, sık sık belalı tiplerin alaylarına ve tartaklamalarına maruz kalıyor. Asya kökenli ve oldukça enerjik bir çocuk olan Zack, hasta annesiyle kıt imkânlar içinde yaşıyor. Ve sürekli okul değiştiren, çevresine ve aslında tercihleri nedeniyle ailesine de uyum sağlayamayan Trini de çareyi kendi başına, dağ bayır gezmekte buluyor. İşte bu beş uyumsuz genç, ekip olmayı, birbirlerini her şeyleriyle kabul etmeyi ve dünyayı kurtarmayı zaman içinde öğreniyorlar.
Bir İlginç Anekdot
Bu arada Power Rangers’a dair ilginç notlardan birini de paylaşmış olayım. Mighty Morphin döneminde karşımıza Snizzard olarak çıkmış olan Bryan Cranston (namı diğer Walter White) o günleri unutmuyor ve yıllar sonra o karizmatik sesi ve çehresiyle Zordon oluyor. Eh, boşuna demedik, Değişim Zamanı diye!
Sonuç olarak, doksanların ve iki binlerin Power Ranger hayranı olan çocuklarını hiç de fena bir filmin beklemediğini rahatlıkla söyleyebilirim. Sırf Go Go Power Rangers! diyebilmek, favori ranger’ınızı görüp gaza gelebilmek için gidin ve görün o filmi!
Keyifli seyirler.