8- Fast Food Nation (2006)

Bu filmin bir Linklater filmi olmasına hiç şaşırmadım, tam olarak bunu çekebilecek bir yönetmen olduğunu düşünüyorum. Amerika’daki hamburger meselesinden girilip nerelere varıldığını anlayamayan film bitiyor.

Tabii ki de bolca kapitalizm, vahşet, makineleşme ve bunun toplumsal ilişkilere etkisi işleniyor. Belgesel gibi göründüğüne bakmayın, Amerikan bağımsız sinemasına dahil olması dışında herhangi bir belgesel niteliği taşımıyor.

9- A Scanner Darkly (2006)

Yönetmenin ikinci gerçek oyuncularla çekilen ama animasyonlaştırılan filmi. Neredeyse bir çizgiroman niteliğinde olan filmin bu kez tam bir konusu ve mükemmel oyuncuları var. Keanu Reeves, Robert Downey Jr., Winona Ryder ve Woody Harrelson paylaşıyor rolleri.

Yakın bir gelecekte insanlığın uyuşturucuya karşı kaybettiği bir savaşın ardından, halkın çoğu bağımlı olmuş, uyuşturucu sonucu aptallaşmış ve hükümet artık bu duruma yeni çözümler bulmaya çalışıyor. Biz de filmi bağımlı olan ama aynı zamanda hükümet adına çalışmaya başlayan birinin ve onun bağımlı arkadaşlarının gözünden bir film izliyoruz. Gerçekten biz de bağımlıymışız gibi bir izlenime kapılıyoruz izlerken. Çünkü onların hayatlarına doğru açılan bir solucan deliğine gözümüzü dayayıp izlememiz bekleniyor yönetmen tarafından. Bir de kitap uyarlaması olduğunu da eklersek, edebi değere de sahip bir film olduğunu söyleyebiliriz. Peki film eğlenceli mi? Bu sorunun yanıtını kendiniz vermeniz gerekiyor. Yeniliğe açık ve ağır filmlerden korkmayan bir izleyiciyseniz bu filmi kaçıracağınızı zannetmem.

10- Boyhood (2014)

Bu filmin yakaladığı başarıyı anlatmama gerek yok sanırım. Metascore’daki notunun 100 olmasının da film hakkında kötü düşünenleri susturacağını ümit ediyorum. Linklater, 12 yıl boyunca aynı oyuncularla her yıl buluşarak filmi çekiyor ve bunun sonucundan biz gerçek zamanlı bir tanık olma filmi izliyoruz. Bir çocuğun gelişiminin tüm aşamalarına tanık oluyoruz. Gerçek zamanlı olduğu için sadece çocuğun ve ailesinin değil, yaşadıkları yerin, dünyanın, teknolojinin değişimini de gözlemleyebiliyoruz. Ben filmi izlerken zaman zaman onun bir film olduğunu unuttuğumu hatırlıyorum. Çok uzun olmasına rağmen bir sinemaseveri sıkmayacağını düşünüyorum.

Bütün bu izlemeye ve incelemeye değecek filmlerin dışında bir de Richard Linklater ile birlikte çalışmış oyuncuların hazırladığı belgesel bulunmakta, “21 Years: Richard Linklater”. İlk filmindeki ilk sahnede Linklater konuşurken taksiyi süren adamın bile yer aldığı belgesel, tüm bu anlatmaya çalıştıklarımın oyuncular tarafından tasdiklenmiş hali aslında. Ben de daha fazla lafı uzatmayıp (uzattım uzatabileceğim kadar aslında ama), sizi filmleri izlemeye davet ediyorum.