Rogue One: Oidipus Kompleksinden Elektra Kompleksine Geçiş Savaşı

Star Wars sinema serisinin hayal kırıklığı yaratan yedinci filmi ve Rogue One’la ilgili olumsuz eleştirilerin yağması ardından merak edip olumsuz eleştirileri kimlerin yaptığına baktım: Erkek izleyiciler…

“Acaba bunun sebebi nedir?” diye düşünürken fark ettim ki filmlerde baş karakterler kadındı ve filmlerde alışılmış yoğun ataerkil alt yapıyla Oidipus kompleksinin yerini Elektra kompleksi almıştı. Üstelik filmlerde erkeklik simgesi (fallik) gibi ortalıkta gezinen ışın kılıçları yok olmuş, erkeklerin bir bakıma “iğdiş” edilme korkusunu tetikleyen bir kurguyla kılıçsız mücadeleler yaşanmaktaydı.

Benim gördüğüm o ki, Star Wars’un son iki filminde ben dahil olmak üzere birçok kişinin eleştirdiği “kadının yok sayılması” noktasında adeta günah çıkarılmaktaydı.

Nasıl mı?

Sıradan masal kurgularına baktığımızda bu sorunun yanıtını bulmak mümkün bence. Hatta aynı alt yapıyı takip eden çizgi roman, fantastik edebiyat ve bilimkurgu eserlere baktığımızda da değişiklik göremeyiz. Bu kurguda kadın/kız cinsiyetinin hep geri planda kaldığı, el bebek gül bebek büyütüldüğü, prenses olarak sunulduğu görülürken erkek/oğlan karakterler; hiçbir şey yapmasalar da, zorlukları aşıp kahraman olan cinsiyet olarak sunulmaktadır. Dahası günü kurtaran hep erkekler olmaktadır çoğunlukla. Bu alt yapıya sahip ilk altı Star Wars space operasında da değişen bir şey olmamıştır. Erkek egemen dil ve ataerkil anlatım kurgusu son iki filme kadar değişmemiştir.

Adım Adım Gidelim…

Önce ilk altı filmin hikayesini özetleyelim:

Anakin adlı küçük bir çocuk annesiyle köle olarak yaşadığı gezegenden Jedi olabileceği savıyla eğitime alınır. Yıllar sonra erkekliğe adım atan, ışın kılıcına sahip olan ve aşkı tadan Anakin annesini bulmak üzere geri döndüğünde annesinin öldürüldüğünü öğrenir. İntikamını alır. Daha sonra annesinin yerine aşık olduğu kadını koyar ve onu da kaybetme korkusuyla yavaş yavaş kötücül bir yana kayar. Bu süreçte gerçek bir babanın rol model olmamasının etkisi kendini gösterir, dengesiz ve kaybetme korkusunun alışkanlık hale gelmesiyle ortaya çıkan boşluğu Sith lordu doldurur. Anakin’in en büyük korkusu gerçekleşir, aşık olduğu kadın ölür, biri kız, diğeri oğlan ikizleri olduğunu öğrenemeden başka bir kişiye evrilir.

Yıllar sonraysa ikizlerle devam ederiz diziye. Oğlu babası gibi bir çöl gezegeninde zorluklarla yaşar, büyür. Kız ise annesi gibi prenses olarak rahatta büyür. Oğlan, erkekliğe ulaştığı yaşta ışın kılıcı kullanmaya hak kazanan taraf olur. Kız ise ilginç bir şekilde babadan hiç Jedi geni alamamıştır.

Baba oğluyla ve kızıyla mücadele eder filmin devamında. Oğul, babayı alt eder. Kızın babasıyla ilgili özel durumdan haberi bile olmaz gibidir. Kızın üstü örtük aşk hikayesi işlense de karakter olarak ön plana çıkan duyguları yoktur hiç. Olaylara müdahale etmez, ilk olarak yardım isteyen kişi olmanın ve aşık olduğu adamla kaprisli münakaşalar ederek onun yücelmesini sağlamanın ötesinde işlevi yok gibidir, yoktur.

Son iki filmdeyse işler tersine döner. Erkek karakterler geri planda kalır. Kadın karakterler ön plana çıkar. Hatta erkekler karakterden çok “tip” düzeyinde kalırlar. Olaylara yön veren ve müdahale ederek gidişatı değiştiren kişiler kadınlar olur.

Her iki filmdeki kadın karakter de prenses Leia’nın aksine zorluklar içinde büyümüşlerdir. Her iki kadın, erkek egemen düzenlerde var olma mücadelesi vermiş kendilerini ezdirmemişlerdir. Her iki kadının da “baba” figürüyle ilgili sıkıntıları vardır. İlginç bir şekilde “anne”nin varlığı veya yokluğu öne çıkarılmamaktadır.

Kadın karakterler olaylara istemeden dahil olurlar. Her ikisi de erkek karakterlere destek çıkarlar. O erkek karakterler onları yücelten kadınlar sayesinde varlık gösterebilirler. Her iki filmdeki erkekler geri planda kalırken kadınlar “baba”ya ulaşırlar. Ve her iki filmde kadınlar babalarının yerine koyacak adam bulma konusunda sıkıntı yaşarlar. Ancak kişiliklerinden ödün vermezler.

Yorumlar