Şimdi de Sinemanın Babası – Müslüm

Müslüm filmi, yazının yazıldığı dönemde 5 milyon izleyici sınırı geçerken tüm zamanların en çok izlenen Türk filmlerinde Arif v 216, Recep İvedik 1 ve 2, GORA, Kurtlar Vadisi Irak gibi filmleri arkasında bırakıp 8’nci sıraya oturdu. Filmin gösterimden kalkana kadar hemen üzerindeki Aile Arasında, Ayla ve muhtemelen Düğün Dernek 2 filmlerini de geçebileceğini ön görmek zor değil.

Müslüm Gürses öyle bir karakter ki, zamanında müzik piyasasında oluşturduğu fenomen etkinin benzerini hayat hikayesini anlatan filmin de sinema için tekrarlaması kimseyi şaşırtmamalı. Gelin biraz bu etkiye ve Müslüm Gürses’e göz atalım:

Müslüm Akbaş

1953 Urfa doğumlu olan Müslüm Gürses’in esas soy ismi Akbaş’tır. Gerek babasının ailesi üzerindeki korkunç etkilerinden, gerekse o dönemin türkücülere afilli soy isimleri veren plakçılarının etkisiyle ilk plağını yaparken Gürses soy ismini almıştır.

Adana ile özdeşleşmiş olsa da esasen Urfa doğumludur ve halk evlerinin de etkisiyle müziğe ilk girişini yapmıştır. 15 yaşındayken bir ses yarışmasında birinci olması hayatını büyük ölçüde değiştirmiştir. Filmde sıkça değinilen aile dramalarını spoiler olmaması için buraya eklemiyorum. Ancak yarışmanın etkisiyle çay bahçeleri ve sinemalarda saz çalıp türkü söylemeye başlamış, daha ilerleyen yaşlarında payvonlar ve o dönemin popüler müzik türü olan arabeske geçiş yapmıştır.

Müslüm Gürses

Pavyonlarda yıldızı parlamaya başlayan Gürses, bu dönemde küçüklüğünden bu yana devam eden parasal sıkıntılardan büyük ölçüde kurtulmuş olup, isim yapmaya başlamıştır. Yine aynı dönemde, çocukluk travmalarının sonucu ile artık çok kolay ulaşabildiği alkol (pavyonda çalışıp yeterince para kazanan biri için alkol artık olmazsa olmazdır) sorununun esasen ortaya çıkmaya başladığı dönemdir.

Bu dönemde Gürses, köy kültürünü büyük oranda üzerinden atmış ve Anadolu şehir/köy kültürü karışımı bir modele bürünmüştür. Hali hazırda arabesk müzik ve kültürü, köyden kente göç eden eğitimsiz kitlelerin yaşadığı (o dönem için) modern sıkıntıları konu almaktadır. Hal vaziyet böyle olunca Gürses hem müziği hem de yaşadıkları ile mükemmel bir arabesk müzik ikonu adayı olmuştur.

Müslüm Baba

Nihai olarak büyük plak firmaları tarafından keşfedilip İstanbul’a gittikten sonra çok daha büyük kitlelere ulaşmaya başlamıştır. Artık türküleri büyük oranda bırakmış, pavyonlardan da büyük restoranlara ve otellere geçiş sağlanmıştır. Hayatının bu döneminde tanıştığı Muhterem Nur’un Avrupa kökenli oluşu, vizyonunun daha geniş olması ve duruşu ile birlikte Baba döneminin özellikle son zamanlarında rock müzisyenleri ile düetlerden, Garbage gibi grupların ya da ünlü popçuların cover şarkılarına kadar pek çok farklı işe imza atmıştır.

Filmin de geniş bir tabana yayılması ile, yıldızının en çok parladığı dönemdeki alt sosyo-ekonomik grubun tekelinden çıkmış, tüm Türkiye’ye mal olan bir değer haline gelmiştir.

Müslüm Filmi

Filmin içinde spoiler olmaması açısından sanatçının hayat hikayesini yukarıda özet halinde vermeye çalıştım. Film doğal olarak Müslüm’ün hayatını konu aldığı için tüm hikayenin merkezinde Müslüm karakteri duruyor. Merkeze en çok yaklaşabilen karakter ise Muhterem Nur. Tabi ki hikayenin temel güdüleyicileri de (mecburi olarak) Müslüm’ün anne ve babası olurken, filmin en büyük kırılma anlarından birini de kardeşi Ahmet’le ilgili son sahneler yaşatıyor.

Öncelikle filmin atmosfer ve havasından bahsetmek gerekli. Filmin atmosferi boğucu ya da ağır değil. Kendi içinde ortalama bir tempo ile hikayesini anlatıyor. Fakat hikayenin ağırlığı çok yüksek ve “acıklı” tabirini tam anlamı ile karşılıyor.

Öyle ki Müslüm Gürses’in gerçek hikayesi olarak değil de herhangi bir drama filmi olarak çıksaydı izleyicilerden “Yuh be bu kadar acıklı hikaye mi olur abartmışlar!” şeklinde eleştiriler alabilirdi. Benzer şekilde Müslüm karakterinin konuşması, davranışları ve olayları yorumlama şekli de o kadar enteresan. Gerçek ve tanınan bir karakter olmasa saçmalık derecesinde absürt gelebilirdi.

Lakin herkesin belli oranda tanıdığı bir adama ait hikaye olunca tüm bunlar sırıtmıyor. Tam tersine insanın yüzüne dalga şeklinde çarpıyor. Müslüm karakterinin onca duygusal ve psikolojik acıya karşı geliştirdiği tüm savunmaları net bir şekilde görüyorsunuz. Sadece sağlığını değil, insanlarla ilişkisi ve tüm karakterini tanımlayan alkol bağımlılığının nereye kadar uzandığına çarpıcı bir şekilde şahit oluyorsunuz.

Bu bağlamda değerlendirilirse Müslüm filmi, çoğu eleştirmenin de yazdığı gibi Bohemian Rhapsody ile ciddi benzerlikler içeriyor. Eğer gerçek ancak inanılmaz derecede sıra dışı bir kişiyi anlatmasaydı, çok dar bir izleyici kitlesine ulaşacakken bir anda milyonlarca izlenme rakamlarına ulaşmalarında sadece film ekibinin değil, konu aldıkları karakterin etkisi inanılmaz büyük bir seviyede.

Tabi burada film ekibinin ve özellikle de (doğal olarak) Müslüm’ü canlandıran hem çocuk oyuncunun hem de yetişkin Müslüm’ü canlandıran Timuçin Esen’in başarısına değinmek gerekiyor. Gerek şarkıları seslendirirken gerekse bu sıra dışı karaktere hayat verirken ortaya çok iyi bir iş çıkarmış. Tüm hepsinden bağımsız olarak Timuçin Esen’in performansını ayrıca alkışlamak gerekiyor.

Hepsini bir araya toplamak gerekirse Müslüm, Türk sineması açısından iyi bir izlemelik olarak karşımıza çıkıyor. Fakat “benim makyajım akar”, “manitanın yanında ağlamak bize yakışmaz” ya da “yeter zaten çok ağlıyoruz” diyenlerden biri iseniz filmden uzak durmanızda fayda var. Zira film boyunca göz yaşları, çıkışa çok yakın bir yerde hazır beklemeye devam ediyor, bizden uyarması!

Yorumlar