Şunu hatırlıyorum; film bitti bilgisayarı kapattım ve yatağıma yattım. Gözleri kapadığımda film kafamda montajlanmıştı. Bir yönetmenin bunu yapabilmesi çok ama çok zor bir iştir sevgili kahramanlar. Ama bunun detayına ineceğiz zaten birazdan. Velhasılkelam Dark Knight bombası patladıktan sonra arkasından gelecek olan filmde, Leonardo’ya prestij üstüne prestij kazandıracak, o zamanlar G.I.JOE gibi ikinci sınıf aksiyon filmlerinde oynaran Joseph Gordon Levitt’in Hollywood’a prezantasyonunu yapacak ve o sıralar “indie” filmcilik ile uğraşan Tom Hardy’nin nasıl süper bir oyuncu olduğunu gösterecekti.

Rüya İçinde Rüya Sanki Inception!

Sene 2010’u gösterdiğinde; sinemaları bomba gibi bir yapımla daha ziyaret etti Nolan. Inception çoğu otorite tarafından yeni “Matrix” olarak lanse edildi, devamı gelecek dendi fakat Nolan her zamanki gibi dumur bir son ile tek filmlik bir şaheser yarattı. Peşinen söyleyeyim bu adam seri yapmayı sevmiyor. Inception bir çok açıdan çok başarılı bir film olarak gösterildi; Leonardo Di Caprio oyunculuk dersi veriyordu.

Joseph Gordon Levitt gelecek vaad ediyordu, Tom Hardy ise “indie” sinemadan sonra profesyonellerin arasına giriyordu. Hardy’nin beş yıl sonra geldiği duruma bakın birde. Yeri gelmişken sizde benim gibi sıkı bir Tom Hardy takipçisi iseniz “Locke”ı şiddetle tavsiye ediyorum, bir oyuncunun en zor sınavlarından biri olan “tek mekan” filmlerinden olan “Locke” Hardy’nin ne kadar yetenekli bir oyuncu olduğunun kanıtı.

Englishman In New York

Temmuz 1970 Londra doğumlu olan ingiliz centilmeni Nolan “çok küçük yaşta kamera ile tanıştı” klişesini dibine kadar kullanıp, yedi yaşında babasının kamerası ile “Tarantella” isimli bir kısa film çekiyor. Bugün bile “Tarantella”yı araştırdığınız da “gerçek üstü” tasviri ile karşılaşıyorsunuz. University College London mezunu olan Nolan’ın ilk filmini çekmesi de, kendisi ve sineması gibi ilginç bir olay ile başlıyor. Okul zamanı bir projeye kafa patlatırken evine hırsız giriyor ünlü yönetmenin, bunun üzerine’de hırsızın psikolojisini anlamaya çalışırken kendini ilk filmi olan “Following” in senaryosunu yazarken buluyor. Peki size; filmde işsiz bir yazarın insanların hayatlarını öğrenmesini takıntı edinmesi ve evlerine girerek hayatlarının ayrıntılarını gizlice öğrenmesi konu ediliyor desem ne dersiniz? İşte Christopher Nolan bu derece uçuk bir adam.

Gerçekçi Kahraman mı Olurmuş?

Batman Begins’in hazırlıkları 2003 yılında başlıyor. Nolan oyuncu seçmelerinde Tim Burton’ın ilk Batman filminde Micheal Keaton’ın kullandığı kostümü kullanıyor. Seçmelere katılanların arasında bir çok ünlü isim var ama en ilginç hikaye Christian Bale’in seçilişine ait. Kostümü giyip geldiğinde Nolan Bale’e role girmesini söylüyor ve Begins’de herkesi şaşırtan o “Swear to Me!” ses tonu ile okumaya başlıyor metni (düşünün Christian Bale bile bir zamanlar seçmeye giriyormuş) Nolan’da hemen seçmeleri durdurup imzayı bastırtıyor Bale’e. Bu rol için biçilmiş kaftan olduğunu kanıtlıyor Bale’in, tıpkı “House” için seçmelere giren Hugh Laurie’nin, o rol için yaratıldığını kanıtladığı gibi.

Hazırlıklar iki yıl önce başlıyor dedik. Nolan Narrows şehri için filmin yapımcısı WB ile irtibata geçiyor ve neredeyse bin beş yüz metrekarelik bir alana ufak bir şehir inşa ettiriyor. Filmin son otuz beş dakikası has hoşaf bir stüdyo filmi ama işte Nolan o kadar profesyonel bir adam ki; hissettirmiyor bile bunu.

Aslında “Memeto” ile çıkış yapan “Insomnia” ile adı bilinmeye başlayan Nolan’ın, patlama yapmasının nedeni ise Batman serisidir. Yepyeni bir fikirle sinema severlerin karşısına çıkan “dahi çocuk” “Gerçekçi Kahraman“ olgusunu yarattı. Bu fikir o kadar tuttu ki, hemen diğer süper kahraman filmlerine uygulanmaya başladı. Öyle ki; günümüzde ilk filmi çok büyük fiyasko olmasına rağmen Captain America ikinci filmi Kış Askeri ile çok tutarlı bir casusluk janrına hitap eden film ortaya çıkardı.