Son 25 Yılın En İyi Bilim Kurgu/Korku Filmleri

10 – World War Z (7.0)

Neee Brad Pitt mi? Zombili mi? Hem de aksak değil de koşan zombili mi? Aksiyonlu mu?

Genç kız tepkimi boş verin, Brad Pitt’i gerçekten severim. Özellikle Seven Years of Tibet, Meet Joe Black ve efsane Snatch‘te canlandırdığı rolleri çok başarılıydı. Keza Snatch başta olmak üzere pek çok filmde başrolde olmaması, başrolde olmak için ısrarları olmaması ve özel hayatı ile de beğendiğim aktörlerden birisidir.

World War Z, epey tantanı bir tanıtımdan sonra çıktığında ne kadar kişinin beklentisini karşıladı bilemiyorum ancak zombi istilasının son yıllardaki iyi örneklerinden biri olduğuna eminim.

Listen in ilerleyen kısımlarında da göreceğimiz “Koşan zombi” türünün ileri noktası olarak “Birbirinin üzerinden her yere tırmanan aşırı koşan zombi”leri barındırır.

Bu tür aksiyonlu zombilerin Walking Dead’in aksine çok daha fazla korku öğesi barındırdığını düşünüyorum. World War Z’nin oldukça başarılı zombi aksiyon sahnelerini bir kenara koyarsak Brad Pitt’in asker ya da bilim adamı değil de Birleşmiş Milletler’in arabulucu diplomatlarından biri olması ve filmin en büyük twist’i olarak olayı çözecek bilim adamı karakterle ilgili özel durum filmi, türün benzerlerinden ayrı bir yere koymamı sağlıyor. Zombi severlerin kaçırmaması gereken bir filmdir.

Helikoptere saldıran zombiler, ohhh (zombigazm geçirir)

Helikoptere saldıran zombiler, ohhh (zombigazm geçirir)

9 – Cloverfield (7.1)

Blair Cadısı ile popüler olmaya başlayan handycam (el kamerası) filmlerinin yüksek bütçeli ve iyi örneklerindendir.

İş amaçlı olarak Japonya’ya taşınacak olan başrol karakterinin Newyork’a veda partisinde el kamerası ile başlayan olaylar, bir süre sonra nereden geldiği belli olmayan Godzilla vari bir yaratığın şehri istila etmesiyle devam edecektir.

Handycam’in iyi kullanıldığında ve sağlam görsel efektler ile desteklendiğinde ne kadar etkileyici olduğunu gösteren filmi türlerden bağımsız olarak önerdiğimi söyleyebilirim. Türe alışkın olmayanlar için bile iyi bir deneyim sunacaktır.

8 – The Ring (7.1)

Peşin söyleyeyim, The Ring en sevdiğim korku filmlerinde en tepededir. Hem de Japon yapımı olan orijinali değil, bildiğiniz ABD yapımı olanını tek geçerim! Zamanında sinemada laf olsun diye gittiğim “amannn işte hayalet çıkacak ruh çıkacak” diye düşündüğüm ancak müthiş atmosferiyle, sürüyle korku filmi izlemiş birisini gerçekten korkutan çok istisna bir filmdi.

Ancak The Ring, herhangi bir şekilde bilimkurgu değil. Filmdeki “video kaset” sayesinde teknolojinin korku temasına yedirilmesi dışında herhangi bir bilim öğesi yoktur, onun da bilimkurgu değeri tartışılır.

Çok iyi bir korku ancak kesinlikle bilimkurgu değil. Listede en eğreti duran seçkilerin başında geliyor. Yine de izlemeyenler için korku türünde şiddetle tavsiye edilir.

Yapma işte bunu yapma...

Yapma işte bunu yapma…

7 – The Mist (7.2) 

Stephen King’in aynı isimli kısa (100 sayfadan daha fazla) hikayesinden uyarlama olan filmde bilimkurgu öğesi sorgulanabilir. Maalesef filmdeki diyaloglar kitaba göre biraz daha güdük tutulduğu için hikayenin arka planına dair soru işaretleri havada kalabiliyor.

Göl kenarındaki sakin bir kasabayı bir anda çok yoğun bir sisin basması, bu sisin içinden Dünya’ya ait olmayan yaratıkların çıkmasını ve bu sırada bir süpermarkette mahsur kalan insanların hikayelerinin anlatıldığı film, çok iyi bir filmden “bu ne abi yeaa” ya kadar bir yelpazede değerlendirilebilir.

Spoiler olmakla birlikte eklemek gerekir;

Kitapta, sisin ve yaratıkların, kasabanın hemen ilerisindeki askeri üs ve oradaki “Arrowhead Project” kapsamında olduğu, başka boyutlara kapılar açmış olabilecekleri birden çok yerde vurgulanıyor. Filmde ise tek yerde geçiyor ancak hikayeyi oraya bağlamak için biraz çaba göstermek gerekebilir.

Ayrıca filmin sonu ile kitabın sonu arasında dağlar kadar fark bulunuyor. Tabi iki son da eşit miktarda süpriz içeriyor ancak kitaptaki sonu çok daha başarılı bulduğumu söylememe gerek yoktur sanırım.

Filmin “Öldüren Sis” şeklindeki rezalet çevirisinin izleyiciye “Zehirli bir sis var içine giren öldürüyor.” mesajı verdiğini düşünüyorum. Çok şükür ki hikaye bu kadar basit değil.

Yöneticiye kaç sefer söyledik apartmanı ilaçlatalım diye, şu hale bak kafam kadar böcekler dolanıyor ortalıkta!

Yöneticiye kaç sefer söyledik apartmanı ilaçlatalım diye, şu hale bak kafam kadar böcekler dolanıyor ortalıkta!

6 – The Descent (7.2)

The Descent ciddi bir şekilde klostrofobik bir film. Korkunun elle tutulur yönlerinden biri olan klostrofobi (kapalı yerde kalma korkusu) temasını iyi bir şekilde işliyor. Mağara sistemi içinde kalan bir grup araştırmacının bu kapalı yer ve bilinmezliğin yanı sıra, bazı vahşi şeylerin de saldırısına uğradığı filmin hiç de fena olmayan bir atmosferi mevcut.

Yine listede bilimkurgu yönü hakkında “ne alaka” dediğim filmlerden biridir. Bununla birlikte özellikle klostrofobik filmleri sevenlere, daha önce kahramangillerde tanıttığım As Above So Below filmi ile birlikte öneririm.

Yorumlar