Suicide Squad – Analiz, Tahmin ve Anekdotlar
Gelelim Harley Quinn’e. Sıkı çizgi roman takipçileri için Harley Quinn, öyle aman aman bir önemli olmayan, Joker’in yancısı bir karakter olarak konumlandırılmış ikinci sınıf bir karakterdir. Ancak Harley Quinn, çizgi romancılar dışında, kendisini oldukça yakından tanıyan iki farklı takipçi profiline sahip:
İlk profilimiz; çizgi filmciler! Şimdilerde süper kahraman karakterleri hakkında anlatacak bir şeyleri olan, fakat biraz sohbet ettiğinizde çizgi roman okumadığını ancak “sıkı bir çizgi film takipçisi” olduğunu öğrendiğiniz birileri mutlaka çevrenizde vardır. Hatta belki bizzat siz de onlardan birisinizdir (Korkmayın, kötü bir şey söylemeyeceğim, seviyorum sizi). İşte bu profil, ilk yaratıldığı mecranın çizgi roman değil de çizgi film olduğu, bir elin parmak sayısını geçmeyen karakterden birini, yani Harley Quinn’i çok iyi tanır (detayları DC Süper Kahraman Dosyaları: Harley Quinn adlı yazımızda okuyabilirsiniz).
İkinci profil ise bilgisayar ya da konsollarda Batman’in Arkham serisini oynayan gamer’lardır. Christopher Nolan’ın yönetmenliğini yaptığı ve Christian Bale’in başrolünü üstlendiği The Dark Knight üçlemesiyle (2005-2008-2012) aşağı yukarı aynı dönemde yayınlanan Arkham serisi (2009-2011-2013-2015), Batman furyasının yarattığı tsunaminin üstünde başarıyla sörf yapmış olmasını hem orijinal hikaye anlatımı, hem de yenilikçi dövüş mekaniklerine borçludur. Aynı zamanda yenilenen seksi kostümleriyle sempatik (ve her nasıl oluyorsa bir o kadar da sinir bozucu) Harley Quinn’i bu seri oyuncuların karşısına görücüye çıkarmıştır. Hal böyle olunca, bilgisayar oyuncuları da en az çizgi film takipçileri kadar sıkı Harley Quinn takipçisi olmuştur.
Lafı nereye getirmeye çalıştığımı anlamışsınızdır sanırım. Margot Robbie’nin yıldızı her ne kadar 2013 yılında gösterime giren “The Wolf of Wall Street” adlı filmle parlamaya başlamış olsa da, aslında öyle aman aman kariyeri olan bir aktris değil. Ancak Harley Quinn karakterinin filmin hedef kitlesi olan Y ve Z jenerasyonu üstündeki etkisi o kadar büyük ki, Margot Robbie yerine atıyorum Jennifer Lawrence da olsa, ya da daha da ünsüz bir örnek verecek olursak, Brooklyn Decker de olsa, karakter yine başrolde olacaktı. Hatta bu söylemimi kanıtlayan bir de anketimiz var. Hala katılmadıysanız mutlaka katılın derim:
Anket: Suicide Squad Kadrosundan En Çok Hangisini Merak Ediyorsun?Buradan sakın Margot Robbie’nin hakkını yediğim sonucu çıkmasın! Bence kadroda rolünün hakkını en çok veren oyuncu oydu filmde. Açıkçası fazla popüler olan her şeyde olduğu gibi, Harley Quinn karakteri de bende uzun süre alerji yapmıştı. Ancak filmde Katana ile ilk tanıştıkları sahnede elini uzatıp “Harley Quinn, nice to meet ya!” dediği sahneyi izlediğimden beri sempatimi kalıcı olarak kazanmış bulunuyor. Bunun yanında karakterin hareketlerindeki estetiğin de göz kamaştırıcı olduğunu belirtmeden geçmemek gerekiyor. Örneğin; helikopterden düştüğü sahnede bir süre yuvarlanıp koşmaya devam etmesi mükemmel bir akrobasi örneğiydi.
Joker Son Şakasını mı Yaptı?
Heath Ledger’ın The Dark Knight (2008) performansından sonra Joker konusunda objektif olmak gerçekten çok zor. Her ne kadar filmden sonra insanlar Joker’in çok az göründüğünden şikayet etmiş olsa da, bence hikayenin ana konusu olmayan bir karaktere göre filmde fazlasıyla boy gösterdi. Peki gördüğüm şeyden memnun muyum? Eh işte…
Günümüzde bir aktör için Batman ya da Joker’i canlandırmak, neredeyse James Bond rolü kapmak kadar prestijli bir kariyer basamağı haline geldi (Hatta Batman için bunun parodisi bile yapıldı, aşağıda videosunu paylaştım, mutlaka izleyiniz). Ancak nasıl her sırtına smokin geçiren iyi bir James Bond olamadıysa, her saçını yeşile boyayıp makyaj yapanı da Joker diye kucaklamak da doğru değil. Bir sebepten ötürü insanların Joker olarak önlerine ne konsa benimseme eğilimleri olduğu dikkatimi çekmedi değil!
Muhtemelen sıkı çizgi roman takipçileri (ya da sosyal medyada yarattıkları Joker’i savunmak için büyük ihtimalle Warner Bros tarafından servis edilen ŞU GÖRSELİ görmüş bir ukala dümbeleği) yukarıdaki söylemime argüman olarak bu Joker yansımasının çizgi romanlarda karşılığı olduğunu, hatta “Gotham’ın Palyaço Suç Prensi” olan bir karakterin ancak böyle modernize edilebileceği de iddia edilebilir. Ancak ben de karşılığında Joker’in içinde olduğu ve çizgi roman tarihine altın harflerle geçmiş hiçbir hikayenin Joker’in bu yansımasıyla gerçekleşmediğini söyleyerek cevap verebilirim. Ancak eminim ki Jared Leto’nun Joker’i de belli bir kitle tarafından sevilmiştir.
Elbette çokluevren kavramını kabullenmiş ve çizgi film, dizi ya da sinema uyarlamalarında çizgi roman karakterlerinin karşımıza alışık olduğumuzdan çok daha farklı çıkabileceği gerçeğini herkese anlatmaya çalışan biri olarak çok haddinden fazla şikayet ettim. Siz bana bakmayın ve konu hakkında kendinizin ne düşündüğünü önemseyin. Kendi adıma bu evrendeki Joker’in Marilyn Manson bozması bir gangster olduğu gerçeğiyle yaşamaya alışabilirim… Zamanla…
Not: IMDB’de 10 puan verdiğim 11 filmden biri, Jared Leto’nun başrol oynadığı 2009 yapımı Mr. Nobody’dir. Sakın oyuncuya garezim olduğu gibi yanlış bir sonuca varmayın!