Suicide Squad : Perşembenin Gelişi Çarşambadan Belli Olur
Geekler Birbirini Yerken, Gerçek Dünyada…
Hollywood gibi büyük bir sinema endüstrisine iş yapan bir yönetmen, vizyonu ve yönlendirmeleriyle çektiği filmin ancak %50-55’ine direkt etki eder (Bu oran değişebilir tabii, ama demek istediğimi anlamışsınızdır). Bu yüzde içinde, senarist ile görsel ekibin vizyonu da çok önemlidir. Ancak, her yerde olduğu gibi burada da parayı veren düdüğü çalar. Yani yapımcı(lar), sponsor(lar) ve film stüdyosu ile onların söylemek istedikleri devreye girer. Bir yönetmenin bunları aşması zordur. Hem kantarın topuzunu fazla kaçırırsa, Martin Scorsese gibi dışlanması işten bile değildir.
Freelance çalışan bir tasarımcı düşünün, hiç müşterisinin onaylamadığı bir işi teslim edip parasını alabilir mi? Ya da daha romantik bir örnek vereyim, o bayıldığımız Rönesans resimleri kaç kez Vatikan’dan revizyon yemiştir? İşte yönetmenlerle Hollywood’un ilişkisi biraz bu şekildedir. Bu yüzden, yönetmenler genellikle stüdyoların istediği gibi cici filmler yaparak para kazanıp kendi bağımsız işlerini çekme hayaliyle yaşarlar (Eğer bağımsız sinema ilginizi çektiyse, burada Gamze Çakan’ın güzel bir yazısı var). Buna verebileceğim en iyi örneklerden biri, Tim Burton’un yapımcı baskılarıyla söylene söylene çektiği Maymunlar Cehennemi’dir. Yani bizden farklı değiller pek, tepelerinde her an inmeyi bekleyen yüzlerce milyon dolarlık topuzlar dışında.
Genel olarak blockbusterlar hakkında yapılan yorumlar, seyircinin Hollywood’u kendilerine ne kadar yabancılaştırdığını gösteriyor. Oysa ki “Hemen yapacaksın iş bitecek!” diyerek yaratıcılığa mahal vermeyen dallama kobi patronunuzun zihniyeti neyse, bunlar da aynı. Bir kaç boy büyükler, bir kaç yüz milyon fazla bütçe ayırabiliyorlar ve tabii ki para arttıkça anksiyete ve baskı da artıyor.
Hollywood’da pek az yönetmen bir filmin tamamı konusunda söz söyleme yetisine sahip olmuştur ki, bunlardan biri rahmetli Stanley Kubrick’ti. %100 serbest olmak için anlaşma yaptığı firma, yine Warner Bros’tu. Ama bu 70’lerdeydi. Hollywood’un hitap ettiği yaş ortalamasının bu kadar düştüğü günümüzde Kubrick genç olsaydı, yine aynı ayrıcalığı elde edebilir miydi? Yeni şeylerin denenmediği, yapımcıların risk almayarak sürekli eski filmleri yeniden çekmekle uğraştığı şu dönemde, bundan emin olamıyorum.
Yani bu şartlar altında bakıldığında, “Ayer kötü film çekmiş,” ya da “Snyder işi becerememiş,” gibi söylemler çok da gerçekçi değil. Ortaya çıkan iş kötüyse, yönetmen bunun yine %50-55’inden tamamen sorumlu. Kaldı ki, Warner Bros “Hop!” demeden önce Ayer’in geek standartlarına göre hiç de kötü bir film çekmediğine, üstelik DC evrenini en az Snyder kadar detaylı incelediğine dair deliller de çok fazla. Suicide Squad, Amanda Waller’ın “Ya Superman Amerikan Başkanı’nın ofisine dalarak esir alsaydı?” şeklindeki Superman 2 göndermeli retorik sorusundan tutun, Alex Ross’un o efsanevi Harley- Joker pozuna kadar nefis easter egg’lerle dolu. Ancak, istediği kadar easter egg barındırsın, önümüzdeki filmin çok parlak olmadığı da meydanda ve bence Ayer bu sonucun küçük bir yüzdesine sahip. Tek sebep stüdyo da değil. Eğer ilginizi çektiyse arkanıza yaslanın, ben de kendi anlayışıma göre arka planda neler döndüğünü size dilim döndüğünce anlatayım. Başlıyoruz.
Önce klasik uyarı : Sayfalar, süper kahraman filmleriyle ilgili SPOILER içermektedir. Hikayesini seven yaklaşmasın.