Suicide Squad : Perşembenin Gelişi Çarşambadan Belli Olur
Ayer Etkisi
Ayer, Snyder’dan farklı olarak az ve öz sayıda işe sahip bir yönetmen. 68 doğumlu, yani Goyer ve özellikle savaş ve aksiyon filmleriyle öne çıkıyor. Suicide Squad’dan önce, eminim özellikle Fury ve Fast and Furious’la tanınıyordu. Şans eseri olarak ben kendisini U-571’le keşfetmiştim.
Ayer, senaryoyu da kendi yazdığı için bu açıdan Suicide Squad’a 1-0 önde başladığı düşünülebilir. Ancak durum pek böyle değil. Bu yazı geç geldiği için kesin görmüşsünüzdür, adama senaryo yazmak için sadece 6 hafta verilmiş. Bu kısa bir süre gibi görünmeyebilir, ama reklam ajanslarında çalışmış biri olarak söylüyorum, büyük bütçeli reklam metni için yazarlara daha uzun süreler verildiğini gördüm. En kolay şöyle empati kurulabilir sanırım; akademik bir makale için altı haftanız olduğunu düşünün, sonra da bunu en az iki buçuk saatlik bir filmin tam senaryo metniyle karşılaştırın. Yani, birilerinin fena acelesi varmış.
Ayer de bu aceleye cevap verircesine, filme çok hızlı giriş yapıyor ve konuyu BvS’ye bağlamakta selefi Goyer’den çok daha (Warner Bros bu kafiyeli isimli senaristleri bilerek mi seçiyor? Üstelik ikisinin de adı David? Üçüncü olursa şüpheleneceğim) etkin davranarak, aynı anda karakterleri bize tanıtıyor. Filmin başları ve hızlı karakter gelişimi gerçekten çok başarılı. Açıkçası rüyadan uyanmam, ilk Joker sahnesiyle gerçekleşti. Tempo ikinci yarıya kadar pek düşmüyor.
Şu cümleyi alt kültürde çok duydum; “Film LARP gibi olmuş!” Yani hiç LARP gördünüz mü bilmiyorum, ama filmin görüntü açısından öyle acemi ya da LARP’lık bir hali yok. Onun için Night Shyamalan külliyatına bakacaksınız. Seyircilerin bence söylemeye çalıştıkları şey; bazı oyuncu performanslarının, hızlı olay örgüsüyle birleşerek çok akıcı bir gerçeklik içinde akması (montaj yüzünden kesilmediği yerlerde tabii).
Bunun önemli bir nedeni, Ayer’in oyuncularla çalışma sisteminde yatıyor. Ayer orduda görev yapmış bir adam (hatta tam olarak denizaltında). Yöntemleri biraz sert. Şöyle; birlikte çalıştığı oyuncuların gelmişlerini geçmişlerini en küçük detayına kadar anlattırıyor. Hatta, anlatmalarını talep ediyor. Bu, Margot Robbie başta olmak üzere bazı oyuncuları rahatsız etmiş tabii. Rick Flag’i canlandıran Joel Kinnaman şurada, Ayer için “Size ihanet etmekten hiç çekinmiyor,” demiş. Ayer oyuncuları uyardığında, konuşmasına sadece onların anlayabileceği türden ayrıntıları yediriyor. Bu küçük ayrıntılar, genelde onları çok üzecek ya da rencide edecek şeyler oluyor. Oyuncu, ilkokulda sınıfın ortasında utandırılmış bir çocuk gibi, anında adamın istediği ruh haline bürünüyor.
Yani Ayer, insan beyninin çağrışımlı çalışma sistemini kullanarak ekibini istediği kıvama getiriyor. Üstelik, oyuncular geçmişlerini ve etkilendikleri şeyleri birbirlerine de anlatıyorlar. Çok geçmeden, sette bir tür birlik havası esmeye başlıyor. Bu atmosfere Leto’nun başı çektiği metod oyuncuları da katılınca, ortam iyice pekişiyor (Bilmeyenler için metod oyunculuğu; kabaca bir aktör ya da aktrisin, set dışında da oynadığı karaktere bürünmesi). Aslında adamın yaptığı şey psikolojik manipulasyon ve hiç etik değil. Ama iş karakterlerin yansıtılması olunca, Hollywood yönetmenlerinin eksantrik çalışma sistemlerine pek laf edilmez. Mesela Kubrick hayattayken birlikte çalıştığı oyunculara az sinir krizi geçirtmedi. Ya da David Lynch’in Hollywood’un çarpıklıklarını anlattığı Mulholland Drive, boşuna asrın en iyi filmi seçilmedi. Bundan (bence) çıkarılması gereken ders: İnsanoğlu gerçekleri sevmez derler ama işini bilen birinin elinde Stockholm Sendromu’na yakalanırsanız, gerçeklerin etkilerinden uzun süre kurtulamazsınız.
Suicide Squad’ı Ayer gibi manipulasyondan anlayan bir adamın üstlenmesi, özellikle de Harley-Joker ilişkisinin harika şekilde anlatmasını sağlayabilirdi… ne yazık. Be Warner Bros… filmlerini Snyder ve Ayer (bak bunlar da kafiyeli ya) gibi özgün, sanatsal işler çıkarabilecek adamlara veriyorsun… sonra da, her karesi bütünlük içinde olan filmleri sanki sıradan ana akım filmmiş gibi kırpıp kuşa çeviriyorsun. E seyirci kızmasın da ne yapsın?!
Bu arada, asıl ihanete uğrayan kişi Jared Leto. Bir yapımcı kaprisi yüzünden resmen adamın kariyeriyle oynadılar. Aktörün haklı öfkesini dile getirdiği şu haberi okuyabilirsiniz.