Türk Sinemasında Bir Jedi ve Sith Savaşı – Tarkan: Güçlü Kahraman

Tabi ki Konu Fantastikse Gerçek Teferruattır Azizim!

Filmimiz çok havalı ve aksiyonlu bir açılış sahnesi ile başlar. İzlemenizi istediğim için spoiler vermemeye özen göstereceğim (yalan). Kurgusu harika olan filmimizde daha ilk sahneden itibaren aksiyon ve drama neredeyse hiç eksilmez desek yeridir. Bu filmin en büyük özelliklerinden birisi birden fazla karaktere derinlemesine odaklanması; film boyunca karakter değişimlerini çok güzel ve başarılı bir şekilde vermesidir. Yine böyle bir film olan Malkoçoğlu: Ölüm Fedaileri filmine bir önceki yazımda değinmiştim. Bu tür filmler sinemamızda enderdir ve ciddi anlamda kurgu, senaryo yetenekleri gerektirmektedirler. Film, iyi karakterimiz ve kahramanımız olan Tarkan kadar; baş düşmanı Wang Yu karakterini tanımamıza da olanak vermektedir. Daha ilk sahneden baş düşmanımız ile açılan film bizlere onun ne kadar yetenekli, yıkıcı bir güce sahip olduğunu ve mistik kılıcı ne derece bir hırsla istediğini açıkça sergiler. Adeta “Yıldız Savaşları” filminin başarılı bir kopyası edası ile bize gücün ve yeteneğin iki ucunu başarılı bir şekilde aktarmaktadır.

Wang Yu şüphesiz ki Tarkan’ın şu ana kadar gördüğü en büyük düşmandır. Tarkan’ı psikolojik ve fiziksel olarak kırabilen tüm serideki yegane kişi olma özelliğine sahip karakterimizin kural tanımayan, acımasız bir savaş tarzı vardır. Kendine ve yeteneklerine olan aşırı özgüveni onu adeta bir “Sith Savaşçısı” olarak görmemize neden olmaktadır. Filmde kullanılan figüranlar ve setler serinin diğer filmlerine nazaran çok daha az olmakla birlikte film, tamamen bu bahsettiğim hatta bahsedeceğim karakter derinlikleri ve iki uç noktanın çarpışmasının çok iyi işlenebilmesi sebepleri ile kendini diğerlerinden rahat bir şekilde sıyırabilmektedir.

xjrxe7a8-kopya

İlk Karşılaşma: Jedi vs Sith!

Altın Kılıcı ele geçirme yolunda yolları kesişen kahramanlarımızın bu ilk karşılaşmalarında Wang Yu ve adamları, Tarkan ile arkadaşı Kulke ve ekibinin adeta canlarına okurlar. Tarkan ne kadar kaba kuvvete dayalı ve keskin hatlarla dövüşüyor ise Wang Yu da bir o kadar esnek ve değişken bir tarza sahiptir. Korkutucu sesler çıkararak takındığı yüz ifadesi ile savaşa bir sıfır galip başlar zira bu tarzı rakiplerini daha en baştan sindirmede çok etkilidir. Çok başarılı bir şekilde bıçaklar fırlatmakta ve bedeninin her uzvu ile dövüşebilmektedir. Kural tanımadan sadece amacına yönelik bir şekilde nefretinden ve kibrinden gelen bir dinginlikle dövüştüğü için kendini bu konuda hiç geliştirememiş; kahraman raconuna ve onuruna sahip, güçlü Tarkan bu bilmediği farklı tarz karşısında kaçınılmaz olarak yenilgiye uğrar. Tarkan’ın arkadaşı Kulke ve onun kalabalık akrobat ekibi ise çok kayıp verirler ve sağ kalanlar ise ciddi yaralanmış halde gösterilir izleyiciye. Bunun sebebi Kulke ve arkadaşlarının gerekli savaş ekipmanları kullanmadan sadece akrobasi yeteneklerine dayalı bir savaş tarzı benimsemiş olmalarıdır. Bütün bunlar sonrasında kemikleri kırılmış vücudu kesikler içindeki Tarkan arkadaşları tarafından bulunur. Sonradan tanışmış oldukları Alonya isimli kız ve eski bir savaşçı olan babası Ulu Gökçe’nın yanında inzivaya çekilirler. Ulu Gökçe yıllar önce gözleri bir savaşta Wang Yu tarafından kör edilmiş olan yaşlı bilge bir adamdır. Tarkan’ın hikayesini duyduğunda intikam alması için ona yardım etmek ister. Bütün kemikleri kırılmış olan Tarkan’ı, filmin en ünlü sahnelerinden biri olan volkanik mineraller ile dolu kaynayan bir yanardağ kaynağına götürür. Eğer Tarkan bu sıcaklığa ve acıya dayanarak burada bir gece kalabilirse kaynaktaki mineraller gücünü yerine getirecek, ısı ise kemiklerini kaynaştıracaktır. Tabi ki işin ucunda ölüm de vardır! Gece boyu süren gergin bekleyiş ve Tarkan’ın acı dolu çığlıklarının ardından sabahın ilk ışıkları ile kahramanımız mağaranın kapısında hazır ve güçlü bir şekilde belirmiştir.

Bir Hollywood filmi anlatmıyorum arkadaşlar! Bu filmin ne kadar havalı ve dolu dolu olduğunu görmek ve ona gereken değeri vermek için ciddi bir şekilde oturarak bir kez izlemeniz yeterli, eminim ne kadar kaliteli olduğunu ve dönemindeki filmler ile yarışma aşamasında olduğunu anlayacaksınız. Ayrıca karşılaştırmama aldanmayın işin en ilginç yanı da şudur ki bu film “Yıldız Savaşları” filminden tam dört (4) yıl önce çekilmiş bir filmdir! Birbirlerine bu kadar benzemelerinin nedeni her iki filmin de o yıllarda uzak doğu sinemasının tekeline aldığı “iyi ve kötünün savaşı” temasını, sadece iyi olan karakterin özelliklerine ve zaferine odaklanan batı ekolünden farklı olarak; kötü karakteri tanıma, motivasyonlarını anlama ve aslında hepsinin ne kadar iç içe olduğu konularına odaklanmalarıdır.

Yorumlar