Vampirliğin Ev Hali: What We Do In the Shadows
Viago (317 Yaşında)
Viago, belgeselin sunucusu, evin yöneticisi aynı zamanda ailenin dış ilişkileri konusunda oldukça titiz hareket eden, fakat diğerlerinin asi ve vahşi yapısına ters düşen bir yapıda. Söz konusu düzen ve temizlik olduğunda fazlasıyla pimpirikli bir yapıda. Öyle ki, evin işlerinin aksatılmasından tutun, birileri evde yemek yerken(!) etrafı kirlettiğinde gereksiz problemler çıkarıyor. Hatta, spoiler vermek gibi olmasın ama en sevdiği kanepesi ve yerdeki halı kirlenmesin diye, kurbanının altına gazete kağıdı serdiği bile gözleniyor(!)
Deacon (183 Yaşında)
Deacon ailenin en genç ferdi. Aynı zamanda en asi ve vurdumduymaz olanı. Buna rağmen; söz konusu gizlilik ve vampir gelenekleri olduğunda, diğer yaşlı vampirlere göre biraz katı olan Deacon’ın geçmişte bir nazi olması, yaşam şartlarının ikinci dünya savaşından sonra ne kadar zor olduğuna dair anlattıkları, klasik vampir öz geçmişine bir gönderme gibi. Hatta; “Hem bir nazi, hem de vampirsin. Daha ne olabilir ki?” demesi yaşadığı zorlukları anlatıyor. Nazi ve vampir olmasına rağmen, Deacon aslında iyi biri. Arkadaşlarına karşı sadık ve yer yer duygusal bile denilebilir. Aynı zamanda kılık kıyafet konusunda fazlasıyla takıntılı.
Vladislav (862 Yaşında)
Vladislav, filmde olmazsa olmazdı diyebileceğimiz türden; gaddar, umursamaz, kadın düşkünü. İsminden de anlaşılacağı üzere; Vladislav aslında Dracula. Bu açık bir şekilde dile getirilmese de; gerek ismi, gerek kökeni, gerek şivesi ile görür görmez “işte Dracula!” diyorsunuz.
Vladislav’ın diğerlerine göre daha güçlü olduğu bir gerçek. Ailenin bütün fertleri gibi uçabiliyor, zihin kontrolü yapabiliyor olsa da, Vladislav’ın bir başka özel gücü de, farklı türde canlıların suretine bürünebiliyor olması. Fakat ortada bir sorun var ki, Vladislav geçirdiği depresyon nedeniyle güçlerinin bazılarını yitirmiş, bazılarını ise tam olarak kullanamıyor. Bu durum Vladislav için o kadar sıkıntılı ki, artık insanlara işkence etmekten bile zevk almaz hale gelmiş(!)
Petyr (8.000 Yaşında)
Aslında Petyr hakkında yazacak çok fazla bir şey yok. Yine de, basitçe söz etmek gerekirse, alışık olduğu yaşantıyı 8000 yıl boyunca değiştirememiş, hala dikey duran bir lahit içerisinde uyuyan, geceleri dahi çok fazla dışarı çıkmayan, hatta hiç konuşmayan bir vampir. Ailenin en büyük ferdi. Hani standart bir çekirdek ailede görmeye alışık olduğumuz, bir büyükanne, bir büyükbaba varsa; Petyr’da bu ailenin büyük babası. Yine de, bir durum kendisine uygun bir dille açıklandığında, verdiği tepkilerin de klasik bir aile büyüğü gibi olduğunu fark ediyorsunuz.
Tak Etti Canıma Bu Maskeli Balo!
What we do in the shadows, bir komedi filmi olmasının yanı sıra, öyle gelişi güzel yapılmış bir vampir komedi filmi değil bana göre. Elbette, yukarıda da bahsettiğim gibi; vampir konseptli rol yapma oyunu oynayan bir çok kişinin rahatlıkla fark edebileceği bazı unsurlar taşıyor içinde.
Vampirlerin günlük hayatta yaşadıkları zorlukların yanı sıra, kendi içlerindeki problemleri ve diğer doğaüstü canlılarla olan iletişimleri ve ölümlülerle olan etkileşimleri de oldukça güzel bir şekilde yansıtılmış filme. Örneğin; Kurtadamlar ve Vampirlerin birbirlerini neden sevmedikleri gibi.
Bunun yanı sıra; kendi adıma filmde en çok güldüğüm sahne, kendi aralarında bir konsey kurarak, suçlu olan bir vampiri yargılamaları idi. Diğer bütün vampir filmlerinde görmeye alışık olduğumuz, çok gizli, çok önemli vampir toplulukları ve bu toplulukların bağlı olduğu geleneklerin ve kuralları bile göz önünde bulunduruyor film.
Uzun lafın kısası; “Benim o taraklarda hiç bezim yok!” diyen biriyseniz, bir komedi filmi olarak What we do in the shadows’u yine de izleyin. Eğer, rol yapma oyunlarına aşina, vampir konseptini seven biriyseniz, kesinlikle izleyin derim!
Sabah olmak üzere, tabutunuzu sıkı kapatın!