Görselliğiyle, hikaye akışıyla, ışık-müzik-efekt kullanımıyla tam bir oyun sinematiği izliyormuşum havasıyla izlediğim Warcraft, 2000’lerin rezalet oyun uyarlamalarının yönetmeni Uwe Boll’u orta yerinden çatlatacak cinsten bir film olmuş. Warcraft Lore’u bilmem ama oyun filmi böyle çekilir dedirtti bana şahsen bu film.

Lord of the Rings aleminin ekmeğini yiyen nice yapımın arasından sıyrılan ve FRP ortamlarının ayağa düşmediği kaliteli yıllarda ortaya çıkan 94 yapımı bir oyunu filme çevirmek oldukça zor olsa gerek. Yıllar süresince ortaya çıkan kitaplarla ve oyunlara atılan ek paketlerle gelişen Warcraft Evreni; en sade izleyiciye bile ulaşabilecek hale getirilmeliydi. Teknolojiyi ve Blizzard’ı arkasına alan Legendary Pictures ve Duncan Jones ikilisi, oyunlarda bulunan tüm ögeleri gerek CGI ile gerekse “Hard Material” kıyafetlerle birlikte sunarak çok güzel bir uyarlama film ortaya çıkararak bunu başarmışlar. Assassin Creed’i beyaz perdede görene kadar (ki fragmanı beni hiç tatmin etmedi!) Warcraft için beylik laf babında “Şu zamana kadar yapılmış en iyi oyun uyarlaması filmi” diyebilirim.

Yazının sonrası SPOİLER yüklüdür. Hiç bilmediğim ve yeni tanıştığım bir evren olan Warcraft’a dair aklımda ne var ne yoksa anlattım çünkü. Ona göre risk alıp resimden sonrasına devam edebilirsiniz.

Warcraft ile hiçbir alakamın olmadığını söylemiştim. Wiki-forum gibi sanal veya arkadaş ortamlarında konuşulanlar kadar bilgimin olduğu ve oynamak istediğim ama bir türlü fırsat bulamadığım bir seridir Warcraft benim için. Filminin çıkacağını duyduğumda bir zamanlar gözleri WoW oynamaktan kan çanağına dönmüş kuzenime haber verdim. Ohooo kaç yıldır heyecanla bekliyoruz biz çok iyi olacak, Spider-Man’i yöneten adam işin başında demişti. Bense hiç heyecanlanmamıştım. Sam Raimi’nin Evil Dead’ine hayran fakat Spider-Man yorumunu beğenmeyen birisi ve Warcraft Evreni cahili olarak bu filme gidebilecek en son kişilerden biriydim. Yıllar geçmiş Sam Raimi yerine Duncan Jones filmi devralmış ve oyunun yapımcısı Blizzard’ta filmi destekleyeceğini söylemiş. Ben de bugün filmi izledim ve çıkar çıkmaz da bilgisayarımın başına oturdum. Peki nasıl mı buldum? Başından sonuna heyecanlı heyecanlı izledim.

Filmin ilk yarısı benim için tam bir bilgi bombardımanıydı. Karakterler, ırklar, giriş hikayesi çok yerinde ve basit anlatımlarla verilmişlerdi. Onun için evrene adapte olma sürecim hızlıca gelişti. Başlarda verilen Fel Büyüsü bilgisinin bu film için üstün körü geçtiğini ve sanki daha sonra detaylandırılacak bir öğe olarak bırakıldı gibi sezdim. Sanıyorum ki daha antik güçlerin işin içinde olduğu anlatılmak isteniyordu da anlatılmayıp sonraki filmlere saklanıyor gibiydi. Filmin kötüsü olarak gösterilen Gul’dan’ın küçücük mavi yaratıklara (ki Raşit’in yazısından anladığım kadarıyla bunlara Draenei deniyormuş) katliam uyguladığı an ondan nefret ettim. İlerleyen dakikalarda her karakterin motivasyonunu anlayabildiğim gibi aslında Gul’dan’ın da amacının halkına yuva bulmak olduğunu fakat kullandığı metotların yanlış olduğunu idrak ettim.