Wonder Woman 1984 Veya ABD’nin Kapitalizm Tarihi
Büyük hayal kırıklığı yarattığı dile getirilen Wonder Woman 1984 özünde alışılmamışlığın ve anlaşılmamışlığın kıyısında geziyor. Patty Jenkins’in yönettiği ve senaryosunu Geoff Johns’la ortak kaleme aldığı film DC Comics’in bir başka başarısız uyarlaması mı yoksa dediğim gibi ortada bir anlaşılamama durumu mu var, gelin onu irdeleyelim.
Wonder Woman’ın Ortaya Çıkışı
Efenim, hem bilmeyenler için bilgilendirme hem de bilenler için hatırlatma şablonuyla başlıyoruz yazımıza.
Wonder Woman 1941 yılında All-Star Comics’in sekizinci sayısında okurla tanışmıştır. 1942 yılı Ocak ayında sensation Comics’in birinci sayısına kapak olan kahraman Haziran ayıyla birlikte kendi comics dizisine kavuşmuştur.
CIA ajanı William Moulton Marston’un yaratısı olan kadın kahraman süper güçlerini ve misyonunu onun deneyimlerinden almıştır. Öncelikle belirtmek gerekir ki Marston sıkı bir kadın hakları savunucusudur. Bu nedenden ötürü bir kadın kahraman yaratmıştır. Üstelik de bir adım ileri giderek Anadolu mitolojisinde yer alan Amazonları kendine temel almıştır. Yazar, süper güçlerin oluşmasında Yunan Mitolojisine sırtını dayamış olsa da “doğruluk kemendiyle” kendi hayatında bir parça almayı tercih etmiş. “Yalan Makinesini” icat ettiğini iddia eden, Marston, doğruluk kemendini doğrudan buna bağlamıştır.
Wonder Woman’ın Hikayesi
George Perez, Amazon savaşçılarının ortaya çıkışını kadın şiddetine bağlamıştır. Dünyada erkek şiddeti sonucu öldürülen ilk hamile mağara devri kadınından itibaren öldürülen her kadın Yunan Mitolojisi tanrılarınca kusursuz bedenlerle Themyscira adasında yaşayan savaşçılar olarak diriltilmiştir.
Elbette mitolojinin aslında bu böyle değildir ve zaman zaman orijin hikayesi değişmektedir. Ama sonuç olarak bir ton kadın savaşçı, doğum yapamayarak bir adada izole yaşam sürmektedir.
Ta ki Kraliçe Hippolyta kilden bir bebek yapasıya ve tanrı Zeus içine yaşam üfleyene kadar. Evet, anlamışsınızdır, bu bebek, Diana, yani Wonder Woman’dir. Wonder Woman genç bir kız olduğunda uçağı düşen Steve Trevor’u kurtarınca dış dünyayı merak eder. Bir şekilde gerçek dünyaya geçer ve burada da kahraman oluverir.
Tesadüf bu ya üzerindeki kostüm ABD bayrağı desenleriyle bezenmiştir. Falan filan…
Wonder Woman 1984
Kısa bir özet geçelim önce…
İşte Themyscira adasında izole yaşam süren Amazonlar kendi aralarında yarışlar düzenleyerek mükemmelleşmeye çalışmaktadır. Diana filmin başında küçük bir çocuktur ve yetenekli, deneyimli savaşçılara kafa tutmaktadır. Bir an gelir küçük bir hileyle yarışı kazanabilecekken engellenir ve kendisine “senin zamanın gelecek, güçlen ve sabırlı ol” telkininde bulunulur. Birinci bölüm biter.
İkinci bölüm 1984 senesinde geçer. Kendini göstermeden kahramanlık yapan Diana insanları kurtarmaktadır. Aynı zamanda da antropolog ve arkeolog olarak çalışmaktadır. Bir gün uzman bir kadınla tanışarak dost olur. Ardından bir dilek tutar sevgilisi dirilir. WW sürekli olarak gücünü yitirir. Araştırmacı kadın süper güç kazanır dilek tutarak. Şebeleğin biri de beleş kahve edinir. Saadet zinciri kuran bir dolandırıcı dilek taşının kendisine dönüşür. Onu durdururlar film biter.
Açıkçası bu filme Wonder Woman gibi bir karakterin devleri yerden yere vurduğunu görmek isteyen binlerce izleyici/okur için oldukça sıradan ve sıkıcı demekle haksızlık etmiş olmam. Tıpkı… İşte bu tıpkı çok önemli!
Tıpkı…
Tarihler 1968’i gösterdiğinde DC Comics’in Wonder Woman dizisinde muhteşem bir deneme yaptığına tanık olur o zamanın okuru. Bu denemede WW bütün güçlerini yitirir ve onlarca sayı süper gücü olmadan karşılaşır düşmanlarıyla.
Açıkçası 178, sayılı “Forget The Old… The New Wonder Woman” yazılı kapakla başlayan macera süper güç gerektirmeyen bir macera olarak okuru alıştırırken 179 hepten güçlerin elinden alındığı sayı olarak tarihe geçmiştir. Bu sayıda uzak doğulu bir ustadan savunma dersleri alan Diana Prince sıradan bir ölümlü olarak mücadeleye hazırlanır. Bu dönemde uzaya çıkan, ejderhalarla dövüşen, ajan yakalayan, WW, biraz romantizm, biraz noir, biraz korku, biraz pulp öykülerin kahramanı da olur aynı zamanda.
Ancak 204. sayıda “baba” diye seslendiği dövüş hocasının suikaste gitmesinin ardından bu dönemi sona erer ve bir şekilde sevgili adasına, annesine, dostlarına dönerek gücünü geri alır.
Bu süreç gördüğünüz üzere tıpkı WW 1984 filmindekine benzer bir kurgu ve yapıyı barındırmaktadır. Az süper çok insansı yan… Elbette ABD’li okur bu filmi ne kadar sevmiştir bilmiyorum ama bu dönem okunmamışsa nereye gönderme yapıldığını bilmemek de anlaşılmamayı/hoşlanmamayı pekiştirmiş olabilir.
Peki, tıpkı bitti mi? Bitmedi
Tıpkı 2
Tarihler 1970’i gösterdiğinde DC Comics sokak hareketlerini göz ardı edememiştir. O dönem çıkan hemen her çizgi romanda ya yıkıcı sokak eylemlerini “haşaratlık” olarak adlandırdıkları JLA maceraları yayınlamışlar ya da pasif direnişi öğütleyen Teen Titans maceraları basmışlardı. Basmakalıp ulusalcılık mesajlarının okunma imkânının olmadığı ve hayati taleplerin yığıldığı bir dönem bu dönem.
Haliyle DC Comics bir deneme de Green Lantern cenahından yapıyor, 1970 yılında Green Arrow’la iki kahramanı eşleştirerek ABD taşrasına gönderiyordu. Green Arrow’un Robin Hoodvari sistem karşıtlığı üzerinden bir denemeydi bu. Süper kahramanlar özel becerilerini kullanmadan sosyal sorunlara tanık olacak ve onlarla yüzleşeceklerdi. Ayrımcılık, ırkçılık, suistimal, şarlatanlık, emek sömürüsü vs “Hard Traveling Heroes” adlı bu deneme okurların yoğun tepkisiyle sona erdirilmiştir. Okurlar sürekli kaybeden kahramanları sevmemişlerdir.
Sanırım WW 1984’ün hayata fazlaca yaklaştığı ve bazı sorunlara dokunduğu ama etki edemediği yerler işte tam da bu denemedeki gibi bir etki yaratmıştı. Sevilmemişti!
Hayata Dokunan WW 1984
Yaşı benim gibi ellilere ulaşan veya popüler kültürü geçmişiyle takip edenler bilir, Madonna “Material Girl” şarkısıyla yıkıp geçmişti 80’leri. Hatta tam olarak da 1984’ü…
O yıl büyük bir dönüşüm ve tüketici toplum oluşturmada büyük bir virajdı. Şarkı paraya tapan bir hatunu anlatıyordu. Her şeye sahip olmak isteyen ve satın almak isteyen bir hatundu bu. Tıpkı “her istediğiniz gerçekleşebilir” diyen Maxwell Lord sloganı gibiydi şarkı. Veya slogan şarkıya göndermeydi.
Tüketim, popüler kültür, moda ve AVM…
Şimdi sahneleri hatırlayın. İnsanları sokakta bile rahat bırakmayan ve aptala çeviren TV’den “para kazanın” duyuruları. Sigara içen, tüketen ve kutusunu yere atarak diğer insanlarla arasına duvar örmüş bencil insanlar. Herkes rengârenk giyinmiş. Küçük kızlar havalı görünmek adına ABD fırsatçılığı yaparak gözlük çalıyor. Yeni evlenene gelin yerlerde sürünürken aile kurumu sarsıntı geçiriyor. TV’den birisi zengin olmak için paraya veya diplomaya ihtiyacınız olmadığını haykırıyor. Hatta çalışmaya bile ihtiyaç olmadığına işaret ediyor.
Son model arabasıyla şişmiş erkeksi egolarıyla kadınları görmezden gelen erkekler. “Malım var, malım var” diye ortada koşturan ama dünyayı görmezden gelen kadınlar.
AVM içi. Yığınla, tıka basa fast food yiyen insanlar, atari oyunlarıyla obezleşen çocuklar, aerobik gösterisiyle erkeklerin aklını başından alan genç kadınlar, o giysi ve makyajlarla mükemmel olacaklarını sanan kadınlar, kapitalizmin mükkemel olabilmek için tüketmek gerektiğini bağıra bağıra haykırdığı dükkanlar, reklamlar, vitrinler ve her bir şey… Hayatın gerçeklerini unutturan ama hayali bir mükemmellik satan AVM’ler… Kapitalizm. ABD’nin sırtını yasladığı sistem…
Ve üzerinde ABD’nin bayrağının desenlerini taşıyan kahramanımız filmin başlangıcında her şekilde bu yaşam biçimini koruyacak şekilde olaylara müdahale ediyor, insanları ve yaşam şekillerini sürdürmelerini sağlıyor.
Ve şunu da atlamamak gerekiyor, 1984 soğuk savaşın en yoğun yaşandığı dönemlerden de biridir.
Zaten Ve Bir ABD Tarihi Yansıması
Zaten Wonder Woman her ne kadar ABD sisteminin sürmesi için mücadele ediyorsa film bir o kadar da ABD tarihini beyaz perdeye yansıtmak için uğraşıyor.
Nasıl Yani?
Şöyle ki;…
ABD, 1776 tarihinde bağımsızlık bildirgesini ve serbest ticarete kolumuzu feda ederiz konusunu kabul ettikten sonra devrim yapmış ve İngilizlerden kurtulup yepisyeni bir ülke kurmuştur. Ancak Avrupa’nın her bir halta karıştığı fark edilince de Monroe Doktriniyle bir izolasyon dönemi başlamış, ABD emperyalizme karşı çıkarak dünyadan elini ayağını çekmiştir.
Ancak Birinci Dünya Savaşıyla birlikte bu izolasyon bozulmuş, ABD savaşın sonuna doğru da olsa savaşa katılmış ve başını Almanların çektiği ülkelerin yenilmesini sağlamıştır.
Yani Wonder Woman 1918 dünya savaşına göndermeyken ikinci filmin izole ada halkı yarışmasındaki “sabret senin de sıran gelecek” bağlantılıdır. İzole Diana çocuktur, 1918’de kocaman bir kadın.
Uzun lafın kısası izolasyonun kırıldığı asıl savaş ikinci dünya savaşıdır ve soğuk savaşla atom bombası korkusu tam da bu yıllarda başlayarak 1980’lerde (dikine) pik yapmıştır.
80’lerde ABD’yi Sovyetlerden üstün kılan şey nedir? Hemen yazıyorum: Popüler kültür ve kitle iletişim araçlarındaki üstünlüğü.
Radyo, TV, sinema, ama hepsinden çok uydular vasıtasıyla engellenemeyen frekanslarla evlere konuk edilen Amerikan yaşam şekli ve özgürlük propagandası.
Yine yaşıtlarım bilir, 80’lerin belki de en önemli olayı Moskovadaki Rock / Hard Rock / Heavy Metal konseriydi. O konserin ardından Glasnost ve Sovyetlerin çöküşü gelmişti.
WW 1984’e bakınca ne görüyoruz? Tüm dünyaya kolaylıkla kapitalizm rüyası yaşatabilecek bir uydu sistemi hazırlamıştı ABD yönetimi. Kötü adam da bundan faydalanarak yalan hayaller satma ve güç kazanma peşindeydi. Ancak tüketimin o derece artması ve herkesin kontrolsüzce hayal kurması aynı zamanda kaosa davetiye çıkarmaktı. İnekleri olan adamın dediği gibi “İneklerim olsun istemiştim ama burada değil.”. Hem ayrıca paradan daha değerli şeyler de vardı sanki dünyada. Aile gibi, kurucu ataların oluşturduğu değerler gibi…
İşte filmin kafamı karıştıran yanı da bu oldu. DC Comics Cumhuriyetçi kanadı destekleyen bir yayın evi olagelmiştir her daim. Birçok başkan döneminde başkanları sayfalara taşımış kahramanlarına emirler verdirmiştir. Ancak son dört sene içinde Trump kendine hiç yer bulamamıştır DC comics’lerinde. Ayrıca onun Ruslarla arasının iyi olduğuna dair iddialar da vardır. Ayrıca herkese sahte bir ABD hayali satmıştır sarı saçlı havalı zengin iş adamı/başkan. Kaldı ki sosyal medya üzerinden iletişim kurup ülke ve dünya yönetmeye kalkması…
Neyse…
Maxwell Lord’un Trump benzerliği ve izlediği yol büyük benzerlikler taşısa da DC Comics’in bu denli büyük bir eleştiri yapması bana olası görünmedi önce. Ama bir partide fraksiyonlar olabileceği göz önüne alınırsa WW 1984’ün 1984 yılı üzerinden günümüze bir eleştiri yöneltmiş olabileceğini rahatlıkla söyleyebiliyorum.
Böylece de WW 1984’ün ABD tarihinden kesitler sunan kıpkısa özeti olduğu iddiamı da büyük orandan tamamlamış oluyorum. DC Comics muhtemelen bir Biden taraftarı değildir ancak bir toparlanma özlemi çekiyor olabileceği de bir gerçektir. Eh, Biden ölürse yerine Khamala Harris ilk kadın başkan olur beklentisine bakarsak da sanki böyle bir mesaj iletmek için seçilen kahramanın Wonder Woman olması.
Son ve Sonuç
Bana göre DC Comics zor bir işe kalkışarak 1960-70’lerdeki denemeyi sinemaya uygulamıştır. Bunun için de üstü örtük bir sistem eleştiri için en hareketli yılı seçmiş oradan buralara göndermeler yapmıştır. Bunun anlaşılıp anlaşılmaması, beğenilip beğenilmemesi bence ayrıntılı başka bir yazının konusudur.
Peki, ben filmi beğendim mi?
Beğenmedim!
AVM’deki 1950’ler masalsılığındaki gereksiz dövüş numaraları, Örümcek Adamvari ağ-kement atraksiyonları, “Kahve diledi buldu dur ben de ölmüş sevgilimi diriltecek dilek tutayım” saçmalığı şu, bu… Beğenmedim.
Bu arada eklemem gerek. Filmdeki Doktor Minerva karakterinin (ki kadına alenen aşığım) tüm DC Comics filmlerindeki “sümsük insan kötü süpere dönüşür” (Cat Woman, Poison Ivy, The Riddler) kalıbına göre oluşturulması rezaletti. Filmin DC Comics’in dilek tutan çocuğun yetişkinleri yok ettiği iki sayılık “World Without Grown-Ups” hikayesine benzerliğini sevmedim. “Her dileğin bir bedeli vardır, dikkatli dile dileğini” sloganının Wes Craven filmi Wishmaster’a benzerliği hep dikkatimi dağıttı.
Yine de Wonder Woman 1984, bir şekilde Justice League ile kıyasladığımda daha nitelikli bir yere sahip bende. Hatta Batman vs Superman’den de. Bir gıdım da Aquaman’dan… Birds of Prey’den ise fersah fersah daha iyi ayrıca.
Böyleyken böyle. Daha çok tartışılacak bir film var ortada. Ben ilk aklıma gelenleri sıralar ve çekilirim.