X-Men: Apocalypse – Analiz Tahmin ve Anekdotlar
“X-Men Filmleri Nereden Nereye Geldi?”
Sorusu, hakkında sayfalarca yazı yazılabilecek bir konu. Mümkün olduğunca X-Men: Apocalypse’i incelerken zaruri bilgilerle yetinmeye çalışacağım, ama kendimi kaptırırsam da kusuruma bakmayın artık. Unutmadan; filmi izlemeyenler için bu yazıda keyif kaçıracak miktarda SPOILER bulunduğunu da şimdiden belirtmem gerekiyor.
Serinin üçüncü filmi olan X-Men: The Last Stand (2006) ve birkaç yıl sonra peşinden gelen Wolverine: Origins (2009) sonrasında 20th Century Fox’un mutant kahramanların beyazperdedeki akıbeti hakkında radikal kararlar alması gerekiyordu. Zira her iki film de beklentilerin çok altında kalmıştı. Hazır mevcut kadro da yaşlanmaya başlamışken seriyi sıfırlamanın yerinde bir karar olacağı düşünülüyordu. Ancak diğer taraftan bu karara izleyicilerin olumsuz tepki verebileceğinden endişe ediliyordu. Bu yüzden topyekün bir sıfırlama yapmak yerine daha yumuşak bir zeminde çözüm arandı. Nihayetinde X-Men sinematik evrendeki (Earth-10005) kadronun geçmişinin konu edilmesine karar verildi. Hatta film, ismini 2006 yılında yayınlanan aynı adlı bir çizgi roman mini-serisinden alacaktı: First Class.
Bu noktada X-Men: First Class’ı aklınızın bir yerine not edin. Zira iyi mi etti, kötü mü etti tartışılır, ama ‘süper kahraman türü film isimlerinin ünlü çizgi roman hikayelerinden alınması’ şeklinde özetlenebilecek olan bir pazarlama ekolünü ateşlemiş oldu (Özellikle ‘ateşlemiş oldu’ diyorum, zira bu konudaki ilk örnek 2008’de gösterime giren Punisher: Warzone’dur). Velhasıl, bu ekole paylaştıkları isimleri dışında çizgi roman senaryolarıyla sadece yüzeysel benzerlikleri olan X-Men: Days of Future Past (2014), Avengers: Age of Ultron (2015) ve Captain America: Civil War (2016) gibi filmleri dahil ediyoruz. Hatta her ikisi de 2017’de gösterime girecek olan Thor: Ragnarok ve Spider-Man: Homecoming adlı filmler de yine bu ekolün takipçilerinden olacak.
Elbette çizgi roman okuyucularını sinema salonlarına çekmek için kullanılan bu pazarlama taktiğinin olumsuz yanları da var. Özellikle çizgi roman, sinema ya da çizgi dizilerdeki dünyaların birbirinden farklı evrende geçtiğini kabullenmekte direnen ve sayıları hiç de az olmayan bir kesim var. Bu da ister istemez “Nasıl İç Savaş bu? Mahalle kavgası gibi!”, “Batman nasıl olur da adam öldürür?” ya da “Apocalypse’in omuzları neden geniş değildi ki?” türünden yorumları beraberinde getiriyor.
Her yazımda olduğu gibi burada da tekrarlayayım: Farklı mecralardaki çizgi roman kahramanları aynı evreni paylaşmazlar! Her biri farklı hedef kitlelere hitap eden farklı tüketim ürünleridir. Çokluevrenlerle ilgili vaktiyle kaleme aldığım yazıyı hala okumayan varsa şimdi okumak için iyi bir fırsat olabilir:
Marvel Çokluevren DoyasıKısacası; filmleri ya da çizgi filmleri çizgi romanlardan bağımsız uyarlamalar olarak görmediğimiz sürece böyle film eleştirileri okumaya mahkumuz!