X-Men: Apocalypse – Tek Elle Alkış Tutturamazsın!

Magneto: Beni Siz Delirttiniz!

Tekrar eden motifler programımızda bu hafta Magneto var! Yaptığı eşek yüküyle kötülüğün ardından nasıl yapıp etmişse münzevi olarak hayatını sürdürme kararı alan ve bunu arsızca başaran Erik, iş arkadaşlarından birinin hayatını kurtarmak için mutant güçlerini kullanır. Sonra da bin bir cefa ile rayına oturtmayı başardığı hayatı yeniden kararır. “Bu insan evlatları iyilikten anlamıyor şapşal Charles!” klişesine sımsıkı sarılabileceği yeni bir koz kazanmış oluyor böylece. Tıpkı bir zamanlar ormancılıkla iştigal eden Wolverine örneğinde olduğu gibi, Magneto’nun da dingin hayatı, insanların dingilliğinden mütevellit sona erer. Yapımcılar bu kırsala kaçan mutant geyiğini ne çok sevdi be arkadaş!

Weapon-X Serbest Kalıyor! Evet… Yine

Öyle sanıyorum ki; Weapon-X mevzusu ile Bruce Wayne’in ailesinin öldürülmesi, sinemada yinelenen mizansenler sıralamasında zirveyi paylaşabilir. Açıkçası Wolverine’in her seriye kapıyı bacayı kırarak pençesini daldırmasından sıkıldım. Evet Hugh Jackman bu role çok yakışıyor ama bir insan evladını bir rolde görmekten sıkılacağım gerçeğiyle ilk defa Apocalypse’te yüzleştim. İlk üçlemenin orijinine kadar sızan Weapon-X öyküsüne, bu filmde şöyle bir yer verilse anlarım ama bu “şöyle bir yer verme” mevzusu filmi neredeyse 40 dakika daha uzatmış!

x7

Stryker tarafından ele geçirilen mutantlar, sonra onları kurtaran junior mutantlar… Artık okuma bayramı müsameresine döndü bu klişe el insaf! Yapımcılardan öyle aman aman radikal değişimler falan beklemiyoruz da bu kadar motomot tekrar da bünyelere fazla geliyor bir yerden sonra! Kaldı ki; Wolverine’in Stryker’ın ordusunu şiş kebap yapma süreci de ayrı bir sıkıcı! Yıllar evvel PC başında Weapon-X deneyimini bizzat yaşamış olan fanilere, üç takla iki baklaya tekabül eden bu sahneleri yediremezsiniz dostlar! İnceliksiz, seyri keyifsiz, hiçbir eğlence barındırmayan ve filme “öylesine” tepiştirilen bir görsel curcunaya dönüşmüş canım Weapon X öyküsü. Jackman’ın da artık üzerine yapışan bu karakteri canlandırmaktan keyif almama durumu olabilir mi dersiniz? Emin olamadım!

Bir Eğlence Unsuru Olarak: Quicksilver

Bir çizgi uyarlama filmine “en kötü ihtimalle” eğlenme mantığı ile koşuşturursunuz. Yeni X-Men serisi bu açıdan fazla bonkör değil kabul edelim. Hatta kendisini yer yer gereğinden fazla ciddiye alan bir seri. Serinin son halkasında, sağ olsun bütün mizah yükünü Quicksilver’ın sırtına bindiren Singer ve saz ekibi; oradan oraya şuursuzca koşturan çoluğun çocuğun peşine takıyor bizi. “Evet şimdi sırada kimin süper gücü var? Hey Cyclops şu kilitli kapıyı yakıver de şenlenek!”.

Filmde dil uzatılamayacak en parlak unsur Quicksilver. Karakterin Fox’taki ayağı olan genç yıldız Evan Peters’ın, kostümü giymekten aldığı keyif tartışılmaz elbette! Oldukça uzun tutulan ilk yardım senfonisi, belki de filmin en eğlenceli tarafı! Disney’in Quicksilver’ı olan Aaron Taylor-Johnson, nam-ı diğer Kick Ass’imizin de feyz almasını diliyoruz bu çok renklilikten.

T5760x3840-00430.cr2

 Ne Varsa Eskilerde Var!

Çekirdek kadronun etkisi seyreltilmiş ve meydan gençlere bırakılmış olsa da; seyir zevkimizi de yine onlar katlıyorlar. Örneğin “Xavier nasıl kel kaldı?” geyiklerine indirgenmeyecek bir James McAvoy performansı var yine karşımızda. Sevgili Magneto’muz yine yanarlı dönerli, First Class vizyona girdiğinde kariyerinin başlarında olan Jennifer Lawrance “suretine bürünen” Mistique ise özgürlük savaşının en önemli örnek figürü! Yine serinin ilk halkasında yer aldığı dönemde “Parlamaya başlayan yıldızlar” takımında yer alan Nicholas Hoult’un Beast güzellemesini sevememek de benim sorunum! Özetle as takım üzerine düşen vazifeyi layıkıyla yerine getirmeyi başarıyor.

Sonuç

Bryan Singer’ın çizgi uyarlamalar mevzusunda izlediği yol epey engebeli. X-Men ve X2 ile birlikte, sinema dünyasına iki adet zımba gibi film kazımış, sonrasında da Superman Dönüyor’da ruhunu kaybetmiş, kriptona kurban giden bir yönetmenden bahsediyoruz neticede! Benzer ivme, son iki mutant güzellemesinde de mevcut!

x6

X-Men: Geçmiş Günler Gelecek ne kadar sağlam bir uyarlamaysa; Apocalypse de o kadar kafası karışık bir mutant senfonisi! Elbette Superman Dönüyor kadar net bir karalamaya kurban gitmeyecektir Apocalypse… Lakin birkaç yıl sonra geriye dönüp baktığımızda, kolektif hafızalarımızda, eser miktarda afyona maruz kalmışçasına etrafta gezinen, Bruce Willis gülümsemesiyle etrafa ışık saçan En Sabah Nur portresinden daha fazlasının kalacağını sanmıyorum. Yeni bir tat, nefes aradığımız şu boğucu günlerde, tıpkı Apocalypse’in kendisi gibi yeniliğe sırt çevirmeseymiş ve abartılı bir biçimde CGI’a kurban edilmeseymiş daha fazla bağrımıza basabilirmişiz belki de…

Bu haliyle; Singer’ın 16 yıl sonrasında bile kendini tekrar ettiği, fazla ısıtılmaktan topak topak olmuş bir mutant çorbasından fazlası olmamış sanki? Hı?

Yorumlar