Yok Edici Hız Kesmiyor: Terminator 3
“Gelecek henüz yazılmadı. Kendimiz için yazdığımızın haricinde bir kader yok. Keşke buna inanabilseydim.”
Ünlü yönetmen James Cameron’ın yarattığı ve döneminin teknik imkânlarıyla çektiği, bir bilimkurgu aksiyonu başyapıtı olan Terminatör serisinin üçüncü filmi “Makinelerin Yükselişi”, John Connor’ın bu sözleriyle başlıyor. Gelecekteki insanlığın annesi, Direniş halkının Meryem Ana’sı Sarah Connor’un inandığının aksine, geleceğin lideri olan oğlu John Connor yazılmış bir kaderin olabileceğini, yazılmış olanın eninde sonunda gerçekleşebileceğini deneyimliyor bu filmde. Bize de, insanlar ve makineler arasındaki mücadelenin akıbetini, serinin 2003 yılında gelen ve kendinden önceki iki filmden birçok yönüyle farklı olan bu devam filminde seyretmek düşüyor.
On İki Sene Sonra Gelen Devam Filmi
Terminator serisinin üçüncü filmi, ilki 1984, ikincisi 1991 senesinde çekilen ve gişe rekorları kıran filmlerin ardından, tam on iki sene sonra, yönetmen koltuğunda bu kez Jonathan Mostow ile karşımıza çıkıyor. Aslında serinin yaratıcısı James Cameron, 90’lı yıllar boyunca olası bir T3 filmine dair birçok açıklama yapıyor ama ortaya herhangi bir tamamlanmış senaryo çıkmıyor. Oldukça başarılı bir devam filmi olan Mahşer Günü’nün ardından, yapımcı şirket Caralco Pictures tasfiyeye gidiyor ancak kazancın yarısı serinin prodüktörü Gale Anne Hurd’e kalıyor. Bu sırada Cameron ve 20th Century Fox, elinde tuttuğu film haklarına dair Hurd’le ve Terminator rolünü tekrar oynaması için Schwarzenegger’le görüşmeler yapıyor. Ancak bu görüşmeler, Cameron’ın bütçe konusundaki kaygıları ve Titanik filmi hazırlıkları yüzünden rafa kalkıyor. Sonunda, Caralco şirketinin kurucuları serinin haklarını satın alıyor, ardından Hurd’ün elinde bulunan hakları da alıyorlar ve C2 Pictures adında yepyeni bir şirket kuruyorlar. 99 senesinde yeni film için Tedi Sarafian adında bir senaristle anlaşıyorlar, ancak daha sonra yönetmen koltuğu Jonathan Mostow’a emanet edildiğinde, kendisi Sarafian’ın senaryosunu beğenmiyor ve yanına üniversiteden iki arkadaşını da alarak yeni bir senaryo yazmaya girişiyor.
“Aslında Cameron Yoksa Ben de Yokum, Ama İşin Sonunda Para Var”
Elbette Schwarzenegger kimseye tam olarak bu cümleyi kurmuyor ama aklından geçenlerin bunlar olduğuna şüphe yok. Gerçekten de Schwarzenegger ilk başta Cameron olmadığı için T3 filminde oynamayı reddediyor, fakat daha sonra Cameron’ın “bu biraz da senin filmin sayılır olm, git oyna nolucak ya” gibisinden ısrarlarıyla ve talep edebileceği astronomik rakamların hayaliyle gaza gelerek rolü kabul ediyor. Ve en nihayetinde, Avusturya’nın küçük bir kasabasından kalkıp Amerika’ya gelen kas yığını bir genç olarak, orta yaşlarında tüm Amerika tarafından tanınıp sevilmesini, milyonlarına milyon katmasını sağlayan bu film, aynı zamanda bir toplum kahramanı olmasına ve California valiliğine giden yolda karizmasına karizma katarak ekstra puanlar toplamasına neden oluyor. Gerçekten de, aynı dönemlerde kabul ettiği bu rolün, aktörün siyasi hayatına başlaması ve bunu devam ettirmesi üzerindeki etkisi yadsınamayacak kadar büyük.